
Filmin senaryosuna gelince: Bond bu
kez M'nin bir arbede sırasında kaybettiği bir bilgisayar
sürücüsünün peşine düşüyor. Çünkü bu sürücü, dünya
terörist listesinde adı geçen her İngiliz ajanının adını,
yani “hainler listesi”ni barındırıyor. Bond, listeyi kaçırmaya
çalışan bir adamı kovalarken trenin üstünde ölümüne bir
dövüş başlıyor. Bu esnada Bond'a yardım etmesi için göderilmiş
olan Eve adlı genç ve güzel ajan, elindeki silahıyla suçluyu
nişan alıyor ancak ateş etmeye cesaret edemiyor. Bunu üzerine
“M”, genç ajana “vur ve o sürücüyü getir” talimatı
veriyor. Emire karşı gelemeyen Eve, bir an duraksadıktan sonra
ateş ediyor ancak maalesef kör kurşun Bond'a isabet ediyor. Ve
nehire düşen Bond... (“Bruce Wills ölüydü” etkisi)
Film son zamanların en iyi aksiyon
filmi. Hatta bence en iyi yazılmış Bond filmi. Çünkü (çok
sıradışı bir şekilde) Bond'un M'e, M'in de Bond'a olan sadakat
ve güvenleri sorgulanıyor. İşte bu fikir, dahice bir fikir.
“James Bond seyirciye daha ne verebilir ki?” denen bir anda son
derece dahice bir kurguyla ortaya çıkıyor.
Filmin senarist kadrosu kalabalık. Zaten böyle bir senaryonun tek kalemden çıkması pek mümkün değil. Filmin yönetmeni ise Sam Mendes.
Filmi izleyin. Reytinglerinin ve
hasılatının neden bu denli yüksek olduğunu kendi gözlerinizle
görün.
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder