23 Ekim 2012 Salı

"Robin Hood" Kalplerimizi Çalabildi Mi???

Robin Hood efsanesiyle ilgili 10 yılda bir yeni film çekilmezse olmaz. Yıllar önce Kevin Costner'ın oynadığı, ama filminden çok müziklerinin konuşulduğu (Guns'n Roses ve o ünlü şarkısı Everything I do, I do it for you) o filmden sonra, bu kez hırsızlar prensini Russell Crowe'un oyunculuğuyla izliyoruz.

2010 yapımı filmde Robin Hood efsanesinin doğuşu farklı bir yorumla ve farklı bir versiyonla ele alınmış. Okçu Robin Longstride, Kral Richard'ın Fransa'da ölmesinin ardından Alan ve Küçük John'la beraber İngiltere'ye dönüyor. Bu dönüş sırasında, Fransız işgalciler tarafından saldırıya uğrayan köyde, ölmek üzere olan Locksleyli Robert'la tanışmak durumunda kalıyor. Ancak ölmek üzere olan şövalye, son nefesinde Robin'e bir kılıç emanet ediyor ve babasına ait olan bu kılıcı Nottingham'daki kız kardeşi Marian'a ulaştırması için Robin'den söz alıyor. İşte bu kılıç hikayesinin devamında, Robin'in Robin Hood ismini alışı; yegane aşkı olan Lady Marian'la tanışması; Küçük John ve Peder'le yaşadıkları olaylar bambaşka bir senaryoyla karşımıza çıkıyor.

Kişisel görüşlerime gelirsek; nasıl ki o yukarıda bahsettiğim 1991 yapımı Robin Hood'u izlediğimden beri Kevin Costner'ı başka bir filme yakıştıramıyorsam bu filme de Russell Crowe'u hiç konduramadım. Hatta bu filmi bir Robin Hood hikayesi gibi değil, bambaşka bir film izler gibi izledim. Olmamıştı sanki, birşeyler eksikti. Ya da bana öyle geldi, bilemiyorum.

Yürekten tavsiye edebileceğim bir film değil. Ama yine de izlemek isterseniz, Robin Hood filmi izler gibi değil, başka bir dönem filmi izlermiş gibi izleyin. Belki o zaman keyif alırsınız.

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: