20 Mayıs 2016 Cuma

"Şah Mat" Çatlak Bir Satranççının Hikayesi...


Biyografi filmlerini severim. Genellikle başarı öykülerini anlatırlar ve insana çok şey katarlar.

Diğer taraftan her çatlak herifin biyografisinin yapılması hoşuma gitmiyor. Bana bir şeyler katacağını düşünürken benden saatlerimi çalıyor. Size o vakit öldürdürücü biyografilerden birini anlatayım.

Özet
2014 yapımı “Şah Mat” (Pawn Sacrifice) adlı film biyografi türünde. Hikayeye göre Bobby Fischer bir satranç dahisidir. Kimseyle anlaşamayan geçimsiz ve huysuz bir tiptir. Zaten kimseyle anlaşma derdi de yoktur çünkü insanların gerzek olduğuna inanmaktadır. Bir de namağlup şampiyon olması onu iyice çekilmez kılmıştır. Derken bir gün Amerika-Rusya soğuk savaşı döneminde bir Rus rakiple maç ayarlanır. Maçı ayarlayan menajer maçın reklam boyutunu o kadar abartır ki tüm tv'ler ve gazeteler yönünü maça çevirir. Böylece artık tüm dünyanın gözü bu maçtadır.

Künye
Film gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Filmde Bobby Fischer'ı Toby Maguire oynuyor. Onun Rus rakibini ise Liev Schreiber canlandırıyor.

Yorum
Film gerçekten izleyicisine hiç bir şey katmıyor. Satranç hastalarını bile tatmin etmeyecek kadar zayıf bir film. Karakter çok gıcık. Yine de izlemek isterseniz; siz bilirsiniz.

Hayata İyi Seyirler...

"The Wild" Bir İçsel Yolculuk Filmi...


Yine bir iç yolculuk hikayesi...

Özet
2014 yapımı “The Wild” adlı film biyografi türünde. Hikayeye göre Cheryl genç bir kadındır ve hayatın her alanında başarısızdır. Annesinin ölümüydü, boşanmasıydı, uyuşturucuydu, çocuk aldırmasıydı derken kendisinin bile tiksindiği iğrenç bir kadına dönüşmüştür. Bu yüzden hayattan kaçmak için bir yola çıkar. Dağa doğrusu vahşi doğaya doğru bir yolculuğa. Tabi bu yürüyüş aslında onun dış dünyaya değil; kendi iç dünyasına yapacağı bir yolculuğa dönüşecektir.

Künye
Filmde ana karakteri Reese Witherspoon oynuyor. Hanımefendi bu rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscarına aday oldu.

Yorum
Aslında iç yolculuk filmleri güzel olur ama bu film bence o kadar iyi işlenememiş. Kadının dibe vuruşu çok daha dramatik verilebilirdi. Dibe vuruş zayıf zayıf olduğu için yukarı çıkış da zayıf olmuş. Bence izlenecek fazla bir şey yok. Yine izlemek isterseniz; siz bilirsiniz.

Hayata İyi Seyirler...

"Hotel Transylvania 2" İzleyin...


Hotel Transylvania'nın ilk filmini daha önce anlatmıştım. İkincisini de merakla beklemiştim sinemada izleme fırsatı bulamamıştım. Geçen hafta nihayet izleme fırsatı buldum ve size de bahsetmek istiyorum.

Özet
2015 yapımı “Hotel Transylvania 2” animasyon türünde. Hikayeye göre Dracula'nın biricik kızı Mayvis, ilk aşkı Johnatan'la evlenmiş ve bir de bebek sahibi olmuştur. Sevgi ve şevkat psikopatı Dracula dede, biricik torununun üstüne titremektedir. Ancak bir sorun vardır. Çocuk, normaldir. Yani vampir değildir. İnsandır. Bildiğin, normal, sıradan, dümdüz, senin benim gibi insandır. Dracula dede bu duruma bir türlü anlam veremez. Bu sebeple çocuğun vampir olması için tüm arkadaşlarını ve otel personelini seferber edecektir.

Künye
Filmin orijinal seslendirmesinde tanıdık oyuncular var. Ben Stiller gibi. Selena Gomez gibi.

Yorum
Film ilki kadar iddialı değil. Hatta fazlasıyla sıradan. Ama bir 10 dakikalık yeri var ki eğitim sistemindeki küresel gerilemeye çok iyi dikkat çekmiş. Açıkçası bir öğretmen olarak en çok hoşuma giden sahneler o sahneler oldu.

Filme son 10-15 dakikada giren bir karakter var. Dank diye giren bir karakter. Bence filmin en başında o karakter mutlaka çalışılmalıydı. O kısım olmamış.

Peki izleyelim mi? Evet. Tabi. Sonuçta yine çok eğlenceli. Eminim çocuklarınız da çok beğenecek. Siz de çok beğeneceksiniz.

Hayata İyi Seyirler...

"American Psycho" Hasetlikten Deliren Bir Adamın Hikayesi...


Taaaaa üniversitede öğrenciyken izlediğim bir film vardı. Filmin baştan sona çok sevmiştim. Ama filmin sonunu hiç beğenmemiştim. Çünkü çok ortada kalmış bir sonu vardı. Ama film çok klastı.

Peki sonra ne mi oldu? Ne olduğunu size “yorum” kısmında söyleyeceğim.

Özet
2000 Yapımı “American Psycho” adlı film gerilim türünde. Hikayeye göre Patrick bir insanın sahip olmak isteyeceği her şeye sahiptir. Harward'da eğitim, Wallstreet'te makam, güzel manita, dolgun maaş, üçgen vücut, pahalı giysiler... Her şey ama her şey. Tek bir şey hariç: Manevi tatmin. Patrick fena halde komplekslidir. En iyi olmak ona yetmemektedir. O, “tek” iyi olmak istemektedir. Çevresindekilerin de iyi olması ise Patrick'e göre katlanılır gibi değildir. İçindeki bu nefret ve hasetlik maalesef Patrick'in kalbinde bir güdünün harekete geçmesine sebep olur. Öldürme içgüdüsü. İşte bu yüzden sonra Patrick katlanamadığı herkesi öldürmeye başlayacaktır.

Künye
Filmde Patrick'i Christian Bale oynuyor. Beyefendinin gençlik dönemi filmlerinden.

Yorum
Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum. Filmi yine izledim ve “Aman Allah'ım! Bu film ne kadar da kötüymüş!” dedim.

Filmde 80'lerin ve 90'ların o korkunç tarzı var. Filmde “elit” olarak gösterilen her şey çok “rüküş”.

Christian Bale'ın oyunculuğu çok yapmacık. Beyefendiyi bu defa hiç beğenmedim.

Filmin sonu sürprizli bir son ama biraz zayıf kalmış. Mutlaka bir kaç ilave sahneyle dahabağlanmalıydı.

Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Ha sizin de böyle kompleksleriniz varsa; mutlaka izleyin. Belki de bu film; sizin filminizdir :))) (Tabi durumu kabullenen biriyseniz...)

Hayata İyi Seyirler...

"Zekeriya'nın Z'si"

Sadece üç oyuncunun oynadığı bir film izledim. Afişte görünen üç kişi :)

Size filmden bahsedeyim.

Özet
2015 yapımı “Z for Zachariah” (Zekeriya'nın Z'si) çokça dram azca bilim kurgu türünde. Hikayeye göre insanlık, hırsları sonucu medeniyetleri yok etmeyi başarmıştır. Doğal yaşam neredeyse ölmüştür. Toprak ve su fena halde radyoaktiviteye maruz kalmıştır. Ann denen genç çiftçi kadın bir şekilde hayatta kalmayı başarabilmiştir. Tek başına yaşayıp giden Ann bir gün zehirli dereden su içen bir adamın hayatını kurtarır ve ikisi aynı evde yaşamaya başlar. Tam da aralarında bir ilişki başlayacakken başka bir mağdurun hayatını kurtarırlar ve işler birden karışmaya başlar. Çünkü genç adam hem çok yakışıklıdır hem de genç kadınla aynı kültürden gelmektedir.

Künye
Filmde esas kadını Margot Robbie oynuyor. Esas adamları ise Chiwetel Ejiefor ve Chris Pine canlandırıyorlar.

Yorum
Film çok basit hikayeden oluşuyor. Bilim kurgu demeye bin şahit lazım. Çok da durağan bir film. Ama sonu tahmin edilir bir şey değil. O yüzden izlenebilir bir film.

Olur da bir gün film kıtlığına girerseniz; bunu izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Rocky 1-2-3-4-5-6-7... Yazmak için 30 yıl beklediğim yazı...


Rocky filmleri benim en favori film serimdir. Her bir bölümünü -kimbilir- kaçar kez izledim.

Ancak seriyle ilgili insanların aklına takılan bir kaç şey var. Seri aslında bir boks filmi serisi gibi gözükse de aslında çok derinlikli bir film. Rocky denen boksör en'leri yaşayan bir adam. Örneklendirelim:

O, EN BÜYÜK AŞIK!
Rocky'nin Adrian'a olan aşkı efsanedir. Çirkin ördek yavrusu Adrian'a aşık olmak, onunla evlenmek ve onu beyaz kuğuya çevirmek başka hiç bir filmde göremeyeceğiniz bir şeydir.



O, EN CÖMERT FAKİR!
Kenar mahallenin birinde bir göz evde yaşayan ve 40 dolara maça çıkan bir adamken bile su kaplumbağaları, köpekler falan besleyen koca yürekli bir adamdır.



O, EN MÜTEVAZİ ZENGİN!
Apollo'yla yaptığı maçtan sonra büyük bir servete ve ünvana kavuşan Rocky büyük bir malikanede yaşamaya başlar. Ancak bu zenginlik onu hiç mi hiç bozmaz



O, EN BÜYÜK KAYBEDEN!
Rocky bir dönem sağlık sorunları sebebiyle maçlara çıkamaz ve tüm varlığını kaybeder. Ama asla pes etmez ve bir şekilde para kazanmanın yolunu bulur. Antrenörlük yapar, “Rocky'nin özel eşyaları mezatı” yapar, restorancılık yapar, vb.














O, EN BÜYÜK BABA!
Biricik oğlu onunla gurur duymaktadır.



O, EN NEFRET EDİLEN BABA!
Rocky bir dönem para kazanma peşindeyken oğlunu ihmal eder. Ergenlik çağındaki çocuk dikkat çekmek için Rocky'ye epeyce dert açar. Çocuk yetişkinliğe adım attığında ise babasıyla ilişkisi oldukça zayıftır. Onu herkes “Rock'nin oğlu” olarak tanır ve bu durum onun için kabus gibidir.




O, EN CAN DOST!
Rocky'nin en büyük dostu Apollo'dur. 2. ve 3. filmde Apollo Rocky'e dostluk eder. 4. ve 7. filmde dostluk etme sırası Rocky'ye geçer.


O, EN CENTİLMEN BOKSÖR!
Maçlarında asla kural çiğnemez. Rakibe çirkeflik etmez. Tahrik edici sözler söylemez. Hakemlerle de, rakiplerle de iyi geçinir.


O, EN ÇALIŞKAN ÖĞRENCİ!
Seri boyunca bir kaç antrenörle çalışır ve hepsinin de sözünü dinler. En uçuk antrenmanlara bile sabırla katlanır. Ara sıra mızmızlık yapsa da asla saygısızlık yapmaz.


O, EN İYİ ÖĞRETMEN!
İlk filmden son filme kadar birilerine hocalık yapar. Bu bazen bir komşu kızına nasihat etme, bazen genç boksörlere antrenörlük yapmak şeklindedir. Ve Rocky hepsinde de başarıya ulaşır.


O, EN ESPRİLİ SPORCU
Rocky kimsenin kalbini kırmaz. Kırsa da özür diler, alttan alır. Tatlıya bağlar. Kırılırsa da şakaya vurup geçer.


O, EN BARIŞÇIL BARIŞ ELÇİSİ
Rocky, toplumsal ve küresel meselelere karşı son derece duyarlıdır. Hayır kurumları için ringe çıkıp bir kamyon dayak yediği de olur; Rusya-Amerika soğuk savaşına çözüm de bulur :)


Bana katılırsınız; katılmazsınız bilmiyorum. Ama durum bu. Kimse Rocky serisine bu gözle bakmaz. Ama aslında Rock serisi muhteşem bir seridir.

Yani seriyi mutlaka izleyin. İzlediyseniz bir daha izleyin. Ama bu gözle izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Kimse bilmez ama serinin senaristi ve yönetmeni Sylvester Stallone'nun ta kendisidir. Seri bölümleri pek çok Oscar ödülü de kazanmıştır.