29 Temmuz 2015 Çarşamba

"Whiplash" Bir Baterist ve Hocasının Hikayesi...

Çocukları havuza götürmenin en güzel yönü oturabilmektir. Hele bir de elinize bir kitap alabiliyorsanız bonuslu bir tatil olur. Ben bu aralar bonuslarıma bonus katıyorum :)))

Elime aldığım kitaplardan biri "Madam Sousatzka" oldu. Hani şu piyanist dehası çocuğu ve onun hocası Bayan Sousatzka'nın hikayesi olan kitap. Hani şu filmi de olan...

Tam dün o kitaba başlamışken film portalında başka bir film fark ettim. Konusu Bayan Sousatzka'yı andıran bir film. Hadi izleyeyim dedim. Hadi size de anlatayım.

Özet
2014 yapımı "Whiplash" dram türünde. Hikayeye göre Andrew 19 yaşında bir bateri dehasıdır. Kendi çabalarıyla bir yerlere gelmeyi başarmıştır ama biraz daha desteğe ihtiyacı vardır. Aradığı desteği ise hiç ummadığı birinden görecektir. Bayyyyy Fletcherrrrrrr!!! Brrrrrrrr!!! Schaffer'ın en hırslı ve en acımasız hocası. Yalnız bu acımasızlık bir yerden sonra destekten çok kösteğe dönmeye başlayacaktır. Ama zavallı Andrew'ün ne yazık ki bundan haberi yoktur.

Künye
Filmde Andrew'ü Miles Teller oynuyor. Hoca Fletcher'ı ise J.K.Simmons canlandırıyor ki beyefendi bu rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Ben de zaten kendisini Spiderman serisindeki gazeteci Jonah Jameson rolünden beri çok severim. 

Yorum
Ben bu tür filmleri çok seviyorum. Az kişiyle, az bütçeyle, küçük stüdyolarda çekilmiş muhteşem senaryoların olduğu filmler. Genellikle de oyuncularına Oscar getiren filmler. Eğer Siyah Kuğu, Unutma Beni, Pi'nin Yaşamı ya da Sosyal Ağ gibi filmlerden hoşlanıyorsanız, bunu da beğeneceğinize eminim.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Whiplash, kamçı demek... Bu arada Madame Sousatzka'yı da okuyun. Ama izlemeyin...

28 Temmuz 2015 Salı

"Ters Yüz" Bu Yazın En Dahiyane Animasyonu...

Büyük oğluma tatilde sinema ve patlamış mısır sözü vermiştim. Dün sözümü tuttum ve onu sinemaya götürdüm. Hadi bu yaza damgasını vuracak olan şu filme bir bakalım...

öfke - korku - neşe - tiksinti - üzüntü 
Özet
2015 yapımı "Ters Yüz" (Inside Out) adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Riley yeni doğmuş bir kız bebektir. Ve o doğar doğmaz beş temel duygusu da oluşuverir: Neşe, Korku, Tiksinti, Öfke ve Üzüntü. Mutlu bir ailede büyüyen Riley için hayat güzel ve kolaydır. Çünkü duygu takımının kaptanı Neşe'dir ve Neşe her zaman iş başındadır. Ancak ne zaman ki Riley'in ailesi Riley 11 yaşına girince başka bir şehre taşınır; işte o zaman Neşe kontrolü elden kaçırır.



Künye

Bence filmde künyelere pek ihtiyaç yok. Ama çok parlatıldığı için söylüyorum: Üzüntü'yü Gupse Özay seslendiriyor. 

Yorum
Film 7 yaşındaki oğlum için biraz zor bir filmdi. Tüm esprileri ve senaryonun bütününü anlaması için bir iki kez daha izlemesi gerekecek. 

Ama bence çok güzel bir film. Dahice... Bence mutlaka izleyin.


Hayata İyi Seyirler...

19 Temmuz 2015 Pazar

"Unutma Beni" Bir Alzheimer Vakası...

Eskiden yaşlılarla ilgili şu sözleri duyardık. "Bilemiyormuş..." "Bunamış..." gibi. Şimdi bunun adı Alzheimer oldu ve artık savaşılan bir hastalığa dönüştü.

Binlerce şükür ki bizim ailede kimse o kadar uzun yaşamıyor. 70'i görene madalya takıyoruz biz :)))

Şaka bir yana bu hastalığın o kadar çok mağduru var ki. Hani derler ya; yatana da zor bakana da zor.

İşte yapımcının biri bu konuya parmak basmak istemiş ve  bir film yapmış Hadi şu filme bir bakalım.

Özet
2014 yapımı "Unutma Beni" (Still Alice)adlı film dram türünde bir hikaye uyarlaması. Hikayeye göre Alice muhteşem bir kadındır. Bir dil bilimcidir. Bir profesördür. Bir ev hanımıdır. Bir eştir. Üç çocuk annesidir. Ve aynı zamanda anneanne olmak üzeredir. Ancak Alice son zamanlarda kendini pek iyi hissetmemektedir. Bir dil bilimci olmasına rağmen kelimeleri unutmaya başlar. Bunun üzerine doktora giden Alice'e ne yazık ki hiç umulmadık bir teşhis konar: Alzheimer hastalığı. Alice için ve ailesi için çok büyük bir imtihan, işte bu şekilde başlayacaktır. 

Künye
Filmde Alice'i Julianne Moore oynuyor. Hanım efendi bu performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı aldı. 

Yorum
Film çok dramatik. Çok acıklı bir hikaye. Ama bence böyle bir hastalık için az bile. 

Filmcilik açısından bakarsak ise oldukça başarılı bir film. Bence mutlaka izlenmeli. 

Hayata İyi Seyirler...

P.S. İzledikten sonra halinize şükretmeyi unutmayın.

"Malefiz" Çocuklar ve Büyümeyen Çocuklar İçin...

Gişede yapımcısına iyi kazandırmış ama beğenileri orta karar kalmış bir film izledim dün portalda. Hadi filme bir bakalım...

Özet
2014 yapımı "Malefiz" (Maleficient) adlı film fantastik türde. Hikayeye göre Malefiz perili bir doğada yaşayan cici bir peri kızıdır. Günlerini sırtındaki kocaman kanatlarıyla bütün gün oradan oraya uçup neşe saçarak geçirmektedir. Ormandaki herkes gibi o da mutlu mesut yaşayıp gitmektedir. Bir gün Malefiz, insan köyünden bir insanın perili köyde hırsızlık yaptığını duyar ve durumu anlamak için hırsızla tanışmaya gider. Hırsızın genç bir çocuk olduğunu gören küçük perimiz, genç çocuğa sırılsıklam aşık olur. Ancak zavallı ve saf Malefiz, bu aşkın bedelini çok ağır ödeyecektir. 

Künye
Filme Malefiz'i benim hayranı olduğum Angelina Jolie oynuyor. Bir de yanında simaen tanıdığımız bir kaç genç oyuncu. 

Yorum
Öyle zannediyorum ki "Oz Büyücüsü" gibi "Alice Harikalar Dünyasında" yani "Malefiz" gibi filmler iyi gişe yapıyor ve bu yüzden de bu lezzetteki filmlerin devamı gelecektir. Hele bir de kostümde Oscar'a aday oldu; tamamdır yani...

Peki güzel mi? Yani güzel. Ama çocuk filmi mi, yetişkin filmi mi bir türlü anlayamadığım türden. Yedi yaşındaki oğlum ve ben severek izledik. Hem de üst üste iki kere izledik. Bir daha çıksa yine izlerim. E siz de izleyin işte. Karar veremedim...

Hayata İyi Seyirler...

18 Temmuz 2015 Cumartesi

"Bunraku" Bir Aksiyon ve Dövüş Filmi...

Film kanallarının birinde yatar ayak bir filme rastladım ve izlemeden geçemedim. Çünkü filmin başı acayip cezbediciydi. Son 25 dakikasına kadar zorlaya zorlaya izledim ama sonunda uykuya yenik düştüm ve devamını biraz önce bitirdim. Size filmden bahsedeyim.

Özet
Kötü Adam Nicola
2010 yapımı "Bunraku" adlı film bir çeşit aksiyon filmi. Hikayeye göre insanlık, icat ettiği silahlarla kendine o kadar zarar vermiştir ki savaşın birinde üç milyarı aşkın insan ölmüştür. Bu nedenle dünya liderleri bir karar alarak her türlü ateşli silahın ve kitle imha silahının yapımını ve kullanımını yasaklamıştır. Ancak bu durum bile vicdansız mafya babalarının dünya üzerinden silinmesine engel olamamıştır. Tüm çetelerin lideri olan soysuz Nicola öldürülmeden barışın gelme ihtimali de mümkün gözükmemektedir. Nicola'yı öldürmek içinse dünyanın iki farklı yerinden iki samuray kolları sıvarlar. Ancak ikisi de birbirinden habersiz ve bağımsız olarak...


Künye
Filmdeki samurayları Josh Hartnett ve Gackt oynuyor. Kötü adam Nicola'yı Ron Perlman ve samurayların akıl hocasını da Woody Harelson canlandırıyor. 

Yorum
* Filmde masalsı mı deseeeeem, çizgi romanımsı mı deseeeeem... Değişik bir hava var. Filmin bir efsaneden ilham aldığı düşünülürse bu durum normal gibi görünüyor. Sanki "Sin City" ye benzetmeye çalışılmış gibi ama maalesef başarılamamış.

* Oyunculuklar desen berbat. Hele baş rolü paylaşan iki oyuncunun ikisi de berbat. Şaşırdım doğrusu. Özellikle Josh Hartnett'in donuk ve tutuk performansı beni şoka soktu.

* Peki izleyelim mi derseniz. Pek tavsiye edebileceğim değil. Ama yine de siz bilirsiniz tabi.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Bunraku, Japon kukla kukla sanatıdır.
Bunraku

17 Temmuz 2015 Cuma

"Gece Takibi" Liam Neeson Bu Kez Oğlunun Peşinde...

Geçenlerde (hangi filme gittiğimizde bilmem?) bizim ihtiyar delikanlının yeni filminin fragmanını izledik. Doğal olarak onu da izlemek şart oldu. Hadi şu filme bir bakalım...

Özet
2015 yapımı "Gece Takibi" (Run All Night) adlı film suç ve aksiyon türünde. Hikayeye göre Jimmy eski bir tetikçidir. Yıllardır enselenmemeyi başarmış ama hep arkasına bakarak yürümek zorunda kalmıştır. Bir de üstelik serseri ve pislik herifin tekidir. Karısını ve küçük oğlunu yok yere terk etmiş ve 20-25 yıl boyunca ne aramış, ne de sormuştur. Ta ki oğlunun başı fena halde belaya girene kadar. Jimmy'nin oğlu Mike taksi şoförü olarak ekmeğin peşinde iken bir cinayete şahit olur ve kötü adamların namlusuna hedef olmak üzeredir. Jimmy oğlunun canını kurtarmaya çalışırken işler sarpa sarar veeeeeeee..............

Künye
Filmde Jimmy'yi Liam Neeson oynuyor. Onun oğlu Mike'ı ise Joel Kinnaman oynuyor. Filmin kötü adamı ise Ed Harris.

Yorum
Film sanki Taken'ların başka bir versiyonu. Liam Neeson sanki bu kez o kızın abisini kurtarmaya çalışıyor gibi. Taken'lardan daha aksiyonlu ama maalesef "Taken 1" kadar sağlam bir senaryoya sahip değil. Senaryoda bazı kopukluklar var. Filmin başında şüphelendiğiniz yada sizi beklentiye sokan bazı sahneler filmin sonunda sonuç bulmuyor. Ama güzel film. arkadaşlarla izlenecek güzel bir film. Aksiyon seviyorsanız. izleyebilirsiniz.

Hayata İyi Seyirler...

15 Temmuz 2015 Çarşamba

"Sakin Batı" İsmine Aldanmayın...

Kovboy filmlerinin izleyici kitlesi epeyce geniş olacak ki neredeyse tüm aktörlerin kovboy filmleri çıkıyor. Yine yenilerde gösterilmiş bir kovboy filminden bahsedeceğim size...

Özet
2015 yapımı "Slow West" (Sakin Batı) adlı film western macera türünde. Olay 1815 yılında geçmektedir. Hikayeye göre aslen İskoçlaylı genç bir soylu olan Jay, biricik aşkının peşinden Amerika'ya gelir. Bir atın sırtında yol bilmez iz bilmez vaziyette kızı ararken karşısına bir kelle avcısı çıkar: Silas. Kelle avcısı Silas para 100 dolar karşılığında Jay'i kıza götürebileceğini söyler. İşte ikilinin dramatik yolculuğu böyle başlar.

Künye
Filmde Jay'i Kodi Smit-McPhee oynuyor. Silas'ı ise Michael Fassbender canlandırıyor. 

Yorum
Film gerçekten "yavaş batı". Ama hiç de "sakin batı" değil. Bilakis her zamanki gibi"vahşi batı". Çok ilginç bir çalışma olmuş. Hikayesi de ibretlik bir hikaye. İzleyin. Bir şeyler öğrenebilirsiniz.

Hayata İyi  Seyirler...

14 Temmuz 2015 Salı

"Terminator: Genisys" Başa Döndük...

Bugün Ramazan ayının 25. günü ve ben yine, bir orucun 3 saatini sinemaya tutturdum. Hem de kime biliyor musunuz? Arnold Schwarzenneger'e :)))

Sinemaya gidince tuhaf bir durum fark ettim. Yıllar önce (yani ben öğrenciyken) elimde cips paketim; tırnaklarımda siyah ojelerim; altımda salaş kot pantolonum; yayıla yayıla izlediğim Terminatör filmlerini şimdilerde daha farklı izliyorum. Nasıl mı? Çocukları bakıcıya bırakıp, çiçekli gömleğimi üstüme takıp, sahurda da oruca niyet edip gidiyorum sinemaya... Nasıl ama? Komik Değil mi??? :)))

Evveeeeet beni bırakalım da gelelim filme... Arnold Schwarzenegger'in "Güzel bir senaryo olmazsa oynamam" dediği beşinci film şu sıralar gösterimde... Bakalım senaryo güzel miymiş...

Kyle Reese - John Connar
Özet
2015 yapımı "Terminator: Genisys" Hikayeye göre John Connor, çoktan direnişin lideri olmuştur. Ve artık kıyamet gününü engellemesine ramak kalmıştır. Direnişçiler John Connor'ın emriyle Skynet'in merkezine son bir baskın yapacak ve sonra da işi bitirecektir. Baskın yapılır; Skynet kapatılır. Ama Skynet son anda yine yapacağını yapmış ve Sarah Connar'ı öldürmek üzere geçmişe bir terminatör yollamıştır. Bu sırada John Connar'ın da eli armut toplayacak değildir. O da zaman makinesini çalıştırır ve geçmişe en güvendiği adamını yollar: Kyle Reese'i...

Künye
Filmdeki terminatörlerden birini tabi ki bizim Arnold oynuyor. John connor'ı ise Jason Clarke canlandırıyor. Sarah Connor ve Kyle Reese rollerinde ise Emilia Clarke ve Jai Cortney görülüyorlar. 

Filmin yönetmeni ise "Thor: Karanlık Dünya"nın da yönetmeni olan Alan Taylor.
Yorum
1) Filme gitmeden önce 1. ve 2. filme mutlaka tekrar atın. 3. ve 4. filmleri ise hiç izlememiş gibi yapın. Hatta mümkünse onları unutun. 

2) 1. ve 2. filmde yer alan en kenarda köşede kalmış karakterlerin bile isimlerini hafızanızda tutun. 

3) Beklentilerinizi düşürün. 

Bunlar objektif tavsiyelerimdi. Şimdi gelelim subjektif yorumlara:

1) Filmde dost düşman birbirine girmiş. Bize şok yaşatalım derken ayarlarımızla oynamaya kalkmışlar.

2) Film boyunca hiç sıkılmadım. Gayet eğlenceli ve bol aksiyonlu bir filmdi. Hatta bir iki sahnede tüylerim ürperdi. Bazen de yerimden zıpladım (3D etkisi)

3) Yine de bence evde DVD'den de izlense yeterli olacak bir film.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. "Geri Döneceğim..."

10 Temmuz 2015 Cuma

"Seni Seviyorum New York" Romantik Bir Akşam İçin...

Şu deneysel filmlerden izledim dün bir tane. Hani şu bir düzine hikayenin bir arada işlendiği. 

Özet
2008 yapımı "New York, I Love You" (Seni Seviyorum New York) adlı film romantik romedi türünde. Hikayeye göre diyemeyeceğim çünkü içinde 10 çeşit hikaye var:

* Mezuniyet balosuna tekerlekli sandalyeli bir genç kızla gitmek zorunda kalan bir genç...

* Sevgilisinin tekdüzeliğinden sıkılmış genç bir kadın...

* 63. evlilik yıl dönümlerini kutlayan iki huysuz ihtiyar...

* En sıradan göz temasına bile anlam yükleyen romantik bir adam...
* Bir Çin bakkalında çalışan kızın portresini çizmek isteyen ressam...

* Basketbol sahasının havalı oyuncusu...

* İntihar etmek üzere olan eski bir şarkıcı...

* Yapımcısı tarafından kitap okumaya zorlanan bir besteci...

* Hintli bir iş adamına aşık olan genç kadın...

* Aşık olduklarını inkar ede ede buluşmaya giden bir kadın ve bir adam...

* Bir çocuğu parka gezmeye götürmek zorunda kalan  bir balet...

Tüm bu hikayelerin bazıları bir yerlerde çakışıyor; bazıları çakışmıyor.

Künye
Filmde sayısız ünlü rol alıyor. Natalie Portman, Bradley Cooper, Uğur Yücel, Hayden Christensen, Orlando Bloom... Yine aynı şekilde her hikayenin bir senaristi ve yönetmeni var.

Yorum
Romantizm adına çok şeker bir film. Bence mutlaka izlenmeli. Sevgililer Günü olsun; evlenme yıl dönümü olsun... mutlaka iş görür. 

Hayata İyi Seyirler...

7 Temmuz 2015 Salı

"Son Kale" Bir Robert Redford Filmi...

Hani bazen bir filmi izlersiniz. Ama ikinci kez izlemek bir daha hiç içinizden gelmez ya. İşte ben öyle bir filmi ikinci kez izledim ve "keşke izlemeseydim" dedim. Hadi şu filme bir bakalım.

Özet
2001 yapımı "Son Kale" (The Last Castle) adlı film bir hapishane filmi. Hikayeye göre General Irwin, Vietnam savaşı sırasında komutanların emirlerine karşı gelmiş ve bunun bedelini sekiz asker canlarıyla ödemiştir. Irwin ise tutuklanmış ve asker hapishanesine yollanmıştır. Ancak bu hapishane sanki hapishane değil, hapishane müdürü komutan Winter'ın işkence ve ölüm yuvası gibidir. Mahkumların tamamı Winter'dan yaka silkmiştir ancak ondan nasıl kurtulacaklarını bilememektedirler. İşte onları bu dertten kurtarmaya soyunacak kişi, Irwin olacaktır. 

Künye
Filmde General Irwin'i Robert Redford oynuyor. Hapishane Müdürü Winter'ı ise James Gandolfini canlandırıyor.
  
Yorum
Film, daha önce izlediğim ama niye beğenmediğimi bir türlü anlamadığım bir filmdi. Şimdi anlıyorum. Filmde çok saçma sahneler var. Anlamsız anlamsız idealler var. "Yok artık" dedirtecek aksiyon sahnelerinden (patlamalar ya da kazalar gibi) burnu bile kanamadan çıkan adamlar var. İşte o yüzden beğenmedim. 

Size katacağı bir kaç bir şey var tabi, tamamen boş değil. O yüzden izleyin. ama iki kere izlemeyin.

Hayata İyi Seyirler...

"6 Süper Kahraman" Herşey Çocuklarımız İçin...

Yaz tatilinde çocuklar için... Ve isterseniz sizin için

Özet
2014 yapımı "6 Süper Kahraman" (Big Hero 6) adlı film, animasyon türünde. Hikayeye göre Hiro, henüz liseye giden vurdumduymaz bir dahidir. Muhteşem robotlar icat etmekte ve robot dövüşlerinde para kazanmaktan başka düşündüğü bir şey yoktur. Neyse ki Hiro'nun abisi de tıpkı Hiro gibi bir mucittir. Üstelik aklı başında ve efendi bir üniversite öğrencisi olarak. Abisi bir gün Hiro'yu kampüsteki laboratuvara gezmeye götürür. İşte Hiro'nun hayatı ve hayat amacı o laboratuvarda değişecektir.

Yorum
Film tabi ki çocukların çok seveceği türden bir film. Hatta biz yetişkinler için bile ilham verici pek çok sahnesi var. Bence izleyin. Hem de çocuğunuzla birlikte. Çocuğunuz eğlensin, siz de dinlenin.

Hayata İyi Seyirler... 

"Don Juan DeMarco" Bir AŞK Filmi...

AŞK filmi... Bakın, dikkat edin! Romantik film demiyorum. AŞK filmi... :)))

Özet
1994 yapımı "Don Juan De Marco" adlı film AŞK filmi türünde :))) Hikayeye göre tutkulu bir AŞK adamı olan Don Juan, intihar etmek üzere yüksek bir yere çıkar. Bunu fark eden insanlar polis, itfaiye, ambulans ne bulurlarsa çağırırlar. Herkes Don Juan'ı vazgeçirmek için seferber olur ama o sadece tıpkı kendisi gibi soylu biriyle görüşmek ister. Ekip, hemen uzman bir psikiyatr olan Doktor Jack Miller'ı çağırır. Jack Miller, Don Juan'ın tipine bakar bakmaz onu çözer ve kısa süre içinde genç adamı intihardan vazgeçirir. Bu da yetmez, emekliliğine iki hafta kalmış olmasına rağmen Don Juan'ın tedavisini de üstlenir. İşte bu süreç, Doktor Miller'ı bambaşka bir adam çevirecektir. 

Künye
Filmde AŞK adamı Don Juan'ı Johnny Depp oynuyor. Doktor Miller'ı ise Marlon Brando canlandırıyor. Filmin yönetmeni Jeremy Leven'ı "Çelik Yumruklar" ve "Not Defteri" adlı muhteşem filmlerin senaristi olarak tanıyorum. Don Juan karakterinin yaratıcısı ise Lord Byron.

Yorum
Film son 20 dakikaya kadar çok güzel. İnsanın kalbi AŞK AŞK diye atıyor. Sonra bir anda bir saçmalamaya başlıyor; gidiş o gidiş. 

Alışık olduğumuz romantik çizgiden çok farklı. Ama romantik ve erotik ve komik bir film. Ama aslında erotik de değil. O kadar değişik yani.

Bence ilk bir saatini izleyin. Sonra bırakın. Hatta kapatın. Bence en doğrusu bu.

Hayata İyi Seyirler...

"Eichmann Yayını" Yine Bir Yahudi Soykırım Filmi...

Yahudilerin, soykırım olaylarını anlattıkları filmleri bitmedi; bitmeyecek. Acaba ne zaman "Biz şöyle birlik olduk, şunu icat ettik, şöyle eğlenceliyiz, böyle iyi kalpliyiz" türü filmler çekecekler çok merak ediyorum. Belki de öyle bir şey hiç olmayacak, olamayacak. Çünkü eski mazlumlar; oldu yeni zalimler :(((

Özet
2015 yapımı "Eichmann Yayını" (The Eichmann Show) adlı film dram türünde. Hikayeye göre 2. Dünya Savaşı bitmiş ve Nazilerin yargılanması süreci başlamıştır. Yargılanacaklar arasında Adolf Hitler'in en önemli kurmaylarından biri olan Adolf Eichmann da vardır. Eichmann'ın davasının çok dramatik olacağı daha başından bellidir. Bunu görebilen yahudi televizyoncu Milton, bu davanın televizyonlarda gösterilmesi için can atmaktadır. Bunun için gerekli tüm yasal izinler ve teknik önlemler alınır Böylece bir kaç ay boyunca günde 8 saat sürecek Eichmann Yayını başlar.

Künye
Filmde Milton'ı Martin Freeman oynuyor. 

Yorum
Film gayet net ve anlaşılır bir film. Ama sıkıcı. Derinlemesine işlenmiş psikolojik tahliller var. O yüzden biraz ağır gidiyor. Soykırım filmlerine özel olarak ilginiz varsa izleyin. Yoksa hiç bulaşmayın.

Hayata İyi Seyirler...

"Ölümle Yaşam Arasında" İdam Gerçekleşecek Mi???

Yaz tatilimde gerilmek istemiyorum. Ama bir film çıkıyor ve beni geriyor :)))

Özet
2003 yapımı "Ölümle Yaşam Arasında" (The Life of David Gale) adlı film dram türünde. Hikayeye göre David Gale dahilik düzeyinde zeki bir bilim adamı ve aynı zamanda akademisyendir. Karısıyla arası ne yazık ki pek iyi değildir ve bu yüzden oğlunu da görememektedir. Gale sosyal bir proje olarak kendini bir ideaya adamıştır: İDAMLARA HAYIR! Amerika'daki idam cezalarının kaldırılması için her şeyi yapacak yüksek duygulara sahiptir. Ama bir gün gelir, bir şeyler ters gider ve Gale idam cezasına çarptırılır. Gale ölümüne üç gün kala, hikayesini bir gazeteciye anlatmaya karar verir. Ve biz de hikayeyi bu yolla izlemeye başlarız. 

Künye
Filmde Gale'ı Kevin Spacey oynuyor. Gazeteciyi ise Kate Winslet oynuyor. Filmin yönetmeni Alan Parker ise aynı zamanda "Mississipi Yanıyor" adlı filmin de yönetmeni olan Alan Parker.

Yorum
Filmin senaryosu çok güzel. Bildiğim kadarıyla gerçek hikaye değil. Ama o çok iyi ve çok yönlü yazılmış bir senaryo. 

Oyunculuklara zaten diyecek bir lafım yok. 

Filmin tek kabahati çok uzun olması. Tam iki saat. İzle izle bitmiyor. O yüzden vaktinizin bol olduğu bir zaman izleyin. Ama mutlaka izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

4 Temmuz 2015 Cumartesi

"Blue Ruin" Kendi Hesabını Kendi Görmek İsteyenlerin Filmi...

Orta karar reytingleri ve belirsizlikleri yüzünden (bu kısma künyede değineceğim) bir türlü izlemek gelmiyordu içimizden. Ama artık izledik. Hadi şu filme bir bakalım.

Özet
2013 yapımı "Blue Ruin" adlı film dram türünde bir suç filmi. Hikayeye göre Dwight 30'lu yaşlarında bir medzuptur. Saç sakal birbirine karışmış, çöplerden beslenen, sokaklarda yatan, gizlice evlere girip kıyafet çalan bir divanedir. Ancak bir gün bir polis memuru gelir ve Dwight'ı karakola götürür. Yanlış anlamayın: Polisin amacı, Dwight'ı tutuklamak falan değildir. Sadece katilin iki gün sonra tahliye olacağını söylemek için yapmıştır o konuşmayı. Ve işte artık gün Dwight'ın günüdür. Peki Dwight katile ne yapacaktır; o katil kimi katletmiştir??? Hepsinin cevapları film boyunca verilecek...

Künye
Filmde tanıdığım bir kişi bile yok. Tek bir kişi bile. Ne senaristi, ne de yönetmeni. Sanırsın festival filmi. Öyle belli belirsiz bir durum. 

Yorum
Film çok gerçekçi ilerliyor. Gayet düşük bütçeli ve basit senaryolu bir film. Yalnız o kadar basit ki bazı soruların cevapları yok. Sadece çıkarımlar yaparak bulabiliyorsunuz. hatta bazen onu da bulamıyorsunuz.

Ama güzel film. Fena değil yani. Ha izlesek mi izlemesek mi? Size katacağı pek bir şey yok. Hatta bazı negatif duygularınızı körükleyebilir bile. 

Yani diyeceğim o ki: eğer intikam almak ya da kasten adam öldürmek gibi niyetleriniz varsa aman izlemeyin. Ama eğer öyle niyetleriniz yoksa, film işte... İzleyin...

P.S. Bu arada "Blue Ruin" hayal kırıklığı demektir...

Hayata İyi Seyirler...