30 Aralık 2014 Salı

"Amerikan Rapsodi" Komünizm Etkisi Altında Macaristan...

Sinema kanallarının birinde denk gelen bir film vardı. İsmini çok iyi bildiğim bir filmdi ama içeriğini hiç bilmediğim bir filmdi. “American Rapsody”... Hatta sorsanız “şarkı ismidir herhalde” bile diyebilirdim. Ama öyle değilmiş. Güzel filmmiş. Hadi bakalım...

Özet
2001 yapımı “Amerikan Rapsodi” (American Rhapsody) dram türünde biyografik bir film. Hikayeye göre komünist Sovyet devletin baskısı, demir perde ülkelerini tamamen kontrol altına almıştır. Bu ülkelerden biri de Macaristan'dır. Ve baskı altına ailelerden biri de Bay Peter ailesidir. Yazar Peter, karısı ve iki kızıyla birlikte yasa dışı yollarla ülkeden kaçmak ve Amerika'ya sığınmak istemektedir. Ancak Peter ve ailesi, kaçakçılarla yapılan anlaşma gereği kundaktaki kız bebeklerini geride bırakmak zorunda kalırlar çünkü bebekler gürültü yaparlar. Bay Peter, Bayan Peter ve 6 yaşındaki kızları, umut yolculuğunu başarıyla tamamlar ve Amerika'ya ulaşırlar. Geride kalan bebek ise gizlice köylü bir aileye verilir ve yaklaşık 6 yıl onların yanında büyür. İşte bu uzun süreli ayrılık sebebiyle köprünün altından çok sular akmış olacaktır.

Künye
Filmde benim tanıdığım tek kişiler Scarlett Johansson Nasstasja Kinski. 

Yorum
Film o dönemin şartlarına göre iyi bir film. Koskoca bir ömrü bir filme sığdırmak kolay değil tabi. Hikaye desen zaten çok acıklı.
Ama ben bu tür bir hikayeyi "Güneş İmparatorluğu" adlı filmde de izlemiştim ve o çok daha başarılıydı. Ve orada ibret alınacak daha çok şey vardı. (Hani şu Christian Bale'in daha çocukken oynadığı ve parladığı film.)
Yine de filme kötü diyemem tabi. Yaşanmış bir hikaye sonuçta. Eminim hikayenin orijinali çok daha dramatiktir.
İzleyin isterseniz. Siz bilirsiniz.


Hayata İyi Seyirler...

23 Aralık 2014 Salı

"Hobbit: Beş Ordunun Savaşı" Hazineler Kimin Olacak???

Bir devir kapandı... Orta okul dönemimde kitaplarını okumamla başlayan, üniversite çağlarımda filmleriyle devam eden "Yüzüklerin Efendisi" serisi; evliliğim dönemimde 3D "Hobbit" üçlemesiyle tamamlandı. Mutluyum, gururluyum, ama biraz hüzünlüyüm. Sebepleri mi? Sebeplerine yorumlarda değinelim.

Özet
2014 Aralık ayında gösterime girmiş olan "Hobbit: Beş Ordunun Savaşı" (The Hobbit: The Battle of Five Armies) adlı film yine fantastik türde. Olaylar kaldığı yerden devam eder. Yalnız Dağ'ın bekçisi Smaug adlı ejderha göl kasabasına saldırır ve taş taş üstünde bırakmaz. Ancak cesur köylü Bard, atalarının yarım kalan işini tamamlar ve Smaug'u öldürmeyi başarır. Ancak bu kez Orta Dünya başka bir tehditle karşı karşıyadır. Zira Smaug'un tutsaklığı altındaki dağlar dolusu hazine savunmasız kalmıştır. Elfler, orklar, insanlar ve cüceler... Herkes bu servete sahip olmak istemektedir. Peki acaba bu servet ne pahasına ve kimin olacaktır?

Künye
Filmin künyesini saymama gerek yok artık herhalde. Herkes yerli yerinde duruyor. Sadece Frodo ve Gollum artık yoklar. 

Yorum
Girişte bahsettiğim o hüznümün sebebine gelince. Elbette ki ilk olarak yüzükler devrinin kapanmasıyla ilgili olan hüzün. Ancak ne yazık ki diğer yorumlarım bu kadar pozitif olamayacak. Çünkü filmi beğenmedim. Ben ki Yüzükler'in en büyük hayranlarından biriyimdir. Ben bile bunu söylüyorsam; bitiktir. Spoiler vermemek için çok deşmeyeceğim amaaaa 
1) Filmde mantık hataları vardı.
2) Bazı diyaloglar derinliksiz olmaları sebebiyle çok yapmacıktı. Kelimeler özensiz seçilmişti.
3) Bazı soruların cevapları yoktu. Final havada kaldı.
4) En önemli karakterler jet hızıyla harcanırken; en kıytırık karakterlere bu kadar çok yer verilmesine ise hiç bir anlam veremedim. 
5) Filmde öyle tesadüfler vardı ki ancak Road Runner'daki Çakal Coyote'nin başına gelebilecek türden...
6) Bir kaç göz kamaştırıcı sahne ve baştan sona muhteşem görselliklerden gayrı ne yazık ki vasattı. Tıpkı Yüzükler'in 3. filmi gibi...

Ha izleyelim mi? Elbette. Hem de sinemada. Hem de en kısa zamanda. Ama biz Yüzükseverleri yeterince tatmin etmemiş olan bu filmin gerçek sonu için mutlaka kitabı okumanızı tavsiye ederim. 

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Öğrencilerimle yılbaşı çekilişi yapmıştık. Ben de çok sevdiğim bir erkek öğrencime hediye alacaktım. Ne aldım biliyor musunuz? İki kişilik sinema bileti. Hem de açık bilet. İstediği arkadaşıyla istediği zaman istediği filmi izlesin diye. Biletleri orijinal zarfına koydum: zarfa bir not yazdım ve zarfı paketledim. Öğrencime yeni yılda şimdiden mutluluklar diliyorum...

21 Aralık 2014 Pazar

Aşıklar vs. Aseksüeller

Bence film karakterleri ikiye ayrılır. (Dank diye giriş yaptım yaptım ama kusura bakmayın. Fazla uzatmak istemedim.)
A) Gönül ilişkisi olanlar                         Z) Gönül ilişkisi olmayanlar

A) Gönül ilişkisi olanlar
En süper kahramanlarının ya da en süper kötülerin bile kalplerini dolduran birileri oluyor. Onları zirveye taşıyan en önemli sebeplerden biri işte bu gelgitli aşk meseleleri oluyor. Üstelik eski versiyonlarında her güzel kadınla yatan baş roller öldü. Yerlerini tek eşli ve son derece sadık çiftler aldı. James Bond bile akıllandı; gerisini siz düşünün :))) Hadi şu şanslı adamlara bir bakalım...

1) Örümcek Adam: Hem öksüz, hem yetim. Fakir. Ama güzel kızlarla çıkıyor.

2) Batman: Hem öksüz, hem yetim. Zengin. Ve güzel kadınlarla çıkıyor.

3) (Darth Vader ) Anakin Skywalker : Yetim. Fakir. Güzel bir kadınla evleniyor.

4) Demir Adam: Öksüz. Zengin. Güzel bir kadınla çıkıyor.

5) Aragorn: Yüzükler'in Kral. Güzel bir kadınla çıkıyor.

6) Wolverine : Kurt adam. Güzel bir kadına aşık.

7) Edward Cullen: Vampir. Güzel bir kıza aşık.

8) Rocky: Efsanevi boksör. Aşık olduğu kadınla evli. Evli olduğu kadına aşık.

9) Şimşek Mcqueen: Araba. Güzel bir arabaya aşık.
10) Robin Hood: Soylu. Hırsız. Güzel bir kadınla evleniyor.

11) Dr Manhatan: Watchmen'in mavi bilim adamı. Güzel bir kadınla çıkıyor.

12) William Wallace: Cesur Yürek. Güzel bir kadınla evli.

13) Mike Wazowski: Sevimli Canavarlar'ın sevimli canavarı. Güzel bir canavara aşık.

14) Forrest Gump: Zihinsel engelli ve yetim. Güzel bir kadına aşık.

15) Harry Potter: Hem öksüz. Hem yetim. Büyücü. Güzel bir kıza aşık.


Z) Gönül ilişkisi olmayanlar
Bunlar da şeytanın bacağını kıramayanlar... Hayatında kadınlara dair en ufak bir iz olmayan
kahramanlar. Yakışıklı ya da zengin ya da fakir ya da korkak olduklarından değil herhalde. Sadece adanmışlıklarından olsa gerek. Kafalarında onları meşgul edecek ya da saptıracak hiç bir parazite yer vermek istemediklerinden. Ya da ben fazla iyimserim :))) Hadi bir de şu tek tabancalara bakalım...

1) Obi-wan Kenobi: Jedi. Aseksüel.

2) Qui Gon-Jinn: Jedi. Aseksüel.

3) Profesör Xavier: X-Men'in kurucusu. Aseksüel.

4) Morpheus: Matrix'te Neo'nun kaşifi. Aseksüel.

5) Nick Fury: S.H.I.E.L.D.'ın kurucusu. Aseksüel.

6) Gandalf: Yüzüklerin kudretli büyücüsü. Aseksüel.

7) Frodo Baggins: Yüzük taşıyıcısı. Aseksüel.

8) Yargıç Dredd: Efsanevi yargıç polis. Aseksüel.

9) Terminator: Gelecekten gelen biyonik robot. Aseksüel.

10) Dr Hannibal: Yamyam doktor. Aseksüel.

11) Ten Ten: Meraklı çizgi kahraman. Aseksüel.

12) Minyonlar: Çılgın Hırsız'ın sevimli canavarları. Aseksüeller.

13) Sallowen: Sevimli Canavarlar'ın en sevimlisi. Aseksüel.

14) Storm: X-Men'in fırtınalı güzeli. Aseksüel.

15) Hannibal: A Takımı'nın kaptanı. Aseksüel.

Saydığım 30 isimden en az %80'ini tanıdığınıza eminim. Şimdi hangi grubu daha sempatik bulduğunuza siz karar verin.

Hayata İyi Seyirler...


P.S. Nedense birinci grup daha sempatik geldi bana ya; hadi hayırlısı :)))

5 Aralık 2014 Cuma

"Galaksinin Koruyucuları" İyi Reytingli Kötü Film...

Bundan bir kaç ay önce gittiğim bir filmde bir kaç fragman izlemiştim. Marvel çizgi romanlarına büyük oranda hakim olmama rağmen hiç aşina olmadığım bir tanesinin filmi çekilmiş. Fragmanı izledim “Bu ne yaa?” dedim. Sonra da filmi izledim. Film sonrası yorumlarım; azzz sonraaa...

simsar, hırsız, sahtekar, mahkum, piyon
Özet
2014 yapımı “Galaksinin Koruyucuları” (Guardians of The Galaxy) adlı film bilim kurgu türünde. Hikayeye göre Galaksiler arası yaşam çoktan başlamıştır. Türlü türlü ırklar barış içinde bir arada yaşamaya başlamıştır. Tabi arada düzen bozucu suçlular da yok değildir. Mesela Peter gibi bir hırsız, Gamora gibi bir simsar, Drax gibi bir mahkum, Rocket gibi bir sahtekar ve Groot gibi bir piyon Normalde bu kadar farklı suçluların bir araya gelmeleri pek mümkün değildir. Ama bir sebeple hepsi aynı ceza evine konunca, dost olmasalar da müttefik olmak zorunda kalırlar. Bu da yetmiyormuş gibi ....... Gerisi filmde.

Künye
Filmde görünen karakterlerin çoğunu pek tanımıyoruz. Ama görünmeyen karakterleri, yani seslendirenleri iyi tanıyoruz. Bradley Cooper gibi, Vin Diesel gibi.

Yorum
* Ne yazık ki filmi izledikten sonra da “Bu ne yaa?” dedim. O anlata anlata bitirilemeyen espri ögeleri bana pek de komik gelmedi.
* Senaryo tamam.
* Ama o ırklar çok suni duruyordu. Yıldız Savaşlarını çok sevmeme rağmen onda bile garipsediğim o uzaylı yaratıklardan bu filmde de bol miktarda vardı ve yine hiç çekici değillerdi. O yaratıklar en fazla Star Trek'teki kadar olmalı. Yoksa böyle çizgi roman çizgi roman duruyor.

Velhasılı kelam, imdb'deki 8.5 reytingi hak etmiyor. En fazla 7.3. Ama 7.3 de fena değil hani. İzleyin; ama beklentinizi düşük tutun.


Hayata İyi Seyirler...

"Mr Banks" Mesir Macunu Tadında Bir Komedi...

Bir müddettir kafam biraz dolu olduğu için pek öyle zor filmler izleyemiyorum. Ya önceden izlediğim filmler; ya da komedi falan. Onlarda bile Orijinal dilinde izlerken zorlanıyorum. Kafam götürmüyor. Bu yüzden şu “dilediğin zaman” olayı çok işime geldi.

Pazar akşamı tv'de hiç bir şey bulamayarak bir film açtım portalda. Çocuklar ortalıkta koşturup duruyordu. Eşim de bilgisayarında takılıyordu. Peki sonra ne mi oldu? Acele etmeyin önce özetler...

Özet
2013 yapımı "Mr Banks" (Saving Mr Banks) adlı film biyografi ve komedi türünde. Hikayeye göre Bay Walt Disney artık bir animasyon devi olmuştur. Telif hakkını satın alamadığı neredeyse hiç bir masal kahramanı kalmamıştır. Üstelik birincil amacı para bile değildir. İnsanları mutlu etmektir. Ancak kafasında 20 yıldır çözemediği bir sorun vardır: 20 yıl önce kızlarına verdiğini bir söz. Kızları babalarından bir şey rica etmiştir: “Baba! Herkesin filmini yaptın. Neden Bay Popkins'in de çizgi filmini yapmıyorsun???” İşte Baba Walt Disney, o günden beri Bayan Travers'a "Mary Poppins" kitabının telifini satın almak için teklif mektubu göndermektedir. Ancak 20 yıldır ısrarla reddedilmektedir. Fakat nasıl olduysa huysuz Bayan Travars nihayet teklifi görüşmeyi kabul eder ve macera başlar.

Künye
Hikayede Bay Walt Disney karakterini tabiki joker oyuncu Tom Hanks oynuyor. Hani şu hangi role koysanız “O” olan adam. Huysuz Bayan Travers'ı ise Emma Thompson oynuyor. İnanın o karakteri izledikçe içime daral geldi. Allah öyle kadınlardan korusun :))) 

Yorum
Filmin ilk 20 dakikasını takip etmekte güçlük çektim. Flash back'lerle sarmal giden bir film. Başlıktaki o mesir macunu benzetmesi de şunun için. Şekerleme yerken karabiber tadı almak gibi :)))

Bir de filmin konusunu bilmediğim için içine girmekte zorlandım. Peki sonra ne mi oldu? (Şu baştaki ev halimize geri dönelim.) Sonra çocuklar hala koşturuyordu. Ben filmi büyük bir keyifle izledim. Eşim bile elindeki bilgisayarı bir kenara bırakıp filme kapıldı. Yani film o kadar güzeldi. O huysuz ve cadı kadın bizi acaaayip eğlendirdi. Bay Walt Disney ve onun büyülü dünyası bile bizi bu kadar büyüleyemedi.

İlk 20 dakikayı atlatırsanız devamında beğeneceğinize eminim. Bence izleyin. İzlediğimiz bütün o süper kahramanlar ya da masal kahramanlarının ne aşamalardan geçerek bizim karşımıza çıktığına şahit olun.


Hayata İyi Seyirler...

"Automata" Gelecekle İlgili Soru Soranlar İçin...

Eşimin uzun zamandır izleyelim dediği bir film vardı. Antonio Banderas'ın oynadığı bir bilim kurgu filmi. Banderas'ı çok sevmeme rağmen beyefendiyi bilim kurgularla bir arada düşünemiyordum bir türlü. O yüzden hep erteliyordum. Ama izledik tabi. Size filmden bahsedeyim.

Özet
2014 yapımı "Automata" adlı film bilim kurgu türünde. Olay bundan 30 yıl kadar sonra geçmektedir. Hikayeye göre insanoğlunun Dünya'ya verdiği zararlar Dünya'nın sonunu getirmek üzeredir. Her yeri ölümcül radyasyon gazları sarmış ve insan nüfusu topu topu 21 milyona düşmüştür. Neyse ki teknoloji çok ilerlemiş ve herkesin bir “hizmetçi robot” sahibi olmasına imkan tanımıştır. Bu hizmetçi robotlar, olağan üstü teknolojiyle üretilmiş ve tamamen itaatkar akıllı robotlardır. Jacq ise bu robotların ve insanların güvenli ilişkisini denetleyen asayiş polisi olarak görev yapmaktadır. Ama Jacq yıllardır bu işi yapmaktan, asit yağmurlarından, puslu havalardan ve gelecek endişesi taşımaktan boğulmuştur. O kadar ki hamile karısını bile incitmekten alıkoyamamaya başlar kendini. Ama bir gün bir aile, kendi ev robotlarıyla ilgili olarak emniyete şikayette bulunur. Bu sıra dışı şikayet, Jacq gözlerinin açılmasına sebep olacaktır.

Künye
Filmde Jacq'ı elbette ki Antonio Banderas oynuyor. 

Yorum
1) Film, taa en sonuna kadar gizemini korudu ve en sonunda fena halde batırdı. Çünkü bir oradan bir buradan devam eden hikayeyi bağlayamadı.
2) Banderas'ın filmdeki oyunculuğu çok iyiydi. Beyefendiyi şimdiye kadar hiç bunun gibi bir rolde izlediğimi hatırlamıyorum. Çok beğendim.
3) Lezzet olarak Lawrence Fishbourne'un oynadığı "Sinyal" filminden hiç bir farkı yoktu. Ki onu da hiç beğenmemiştim.
4) Asimov'un yarattığı o yapay zeka robot kuralları bu filme de ilham vermiş. Ki benzer bir senaryoyu “I, Robot” kitabında okuduk ve filminde de kısmen izledik. Ki o film de kitabın yanına bile yaklaşamaz.
5) O robotlardan bir tane de ben istiyorum :)))


Hayata İyi Seyirler...  

1 Aralık 2014 Pazartesi

"Nuh" Bir Felaket Filmi... Ya da Felaket Bir Film???

Geçen sene öğrencilerimle sohbet ederken konu yine filmlere geldi. (Ya da biz yine oraya getirdik bilemiyorum.) Hafta sonu sinemaya gitmişler. “Noah” filmine. Ama hiç beğenmemişler. O yüzden tavsiye etmediler. Sebeplerini de açıkladılar ama tam olarak anlatamadılar. Ben de izlemedim.

Sonra dün sinema kanallarında görünce hadi izleyelim dedik. Imdb puanının çok düşük olması bizi biraz düşündürdü tabi ama işte... N'apalım, yaptık bir hata.

Özet
2014 yapımı “Noah” (Nuh: Büyük Tufan) adlı film fantastik türde. Hikayeye göre Yaratan, çok eski zamanlardan beri insanlara sınırsız imkanlar tanımış. Ama insanlar bunun kıymetini bilmemişler ve küfre düşmüşler. Çamura ve günaha batmayan kimse kalmamış. Bunun üzerine Yaratan, bir elçi seçmiş ve bir felaketin geleceğini bildirmiş. Suyla gelecek bir felaket. Seçtiği elçi Noah'a da bir gemi yapmasını ve o gemiye sadece masumları almasını söylemiş. Noah da ailesiyle birlikte gemiyi yapmış ve gemiye sadece ve sadece masumların alınacağına kanaat getirmiş. Yani hayvanların. İnsanların değil. İşte işler bu noktada karışmaya başlamış.

Künye
Hikayede tanıdık isim çok Russlle Crowe, Antony Hopkins ve Emma Watson hemen göze çarpan isimler. Filmin yönetmeni ise Darren Aronofsky. Ben beyefendinin çoğu filmini çok beğenirim. Mesela "Requiem For a Dream" adlı film, hayatımda en çok etkilendiğim filmlerden biridir. Ama bu film,..........

Yorum
Yorumlara geçmeden önce şöyle bir kaç bilgi vereyim.
1) Nuh Tufanı, “Tufan Miti” adı altında hemen hemen her mitolojide bulunmaktadır. Hint, Sümer, Mısır ve devamında Hak dinler... Aşağı yukarı hepsinde de hikaye aynıdır. Tufan, gemi, bir erkek bir dişi olmak üzere hayvanlar...

2) Hıristyanlar bu tufanın küresel olduğunu iddia etseler de Kur'an-ı Kerim malum olayın kısmii bir felaket olduğunu anlatır. Kur'an'da ayrıca 1000 yıldan uzun yaşayan Nuh Peygamberin 40 yıl boyunca gemiyle uğraştığı; yine de kimsenin O'na inanmadığı; kazanın kaynaması ve geminin hareket etmesiyle ilgili teknik hadisesi, Nuh'un kendi oğlu yüzünden hataya düşmesi vb. konularda çok detaylı bilgiler de verilmektedir. Merak edenler “Nuh Kıssası” başlığı altında çok derin bilgilere ulaşabilirler.

Gelelim filmle ilgili yorumlara. Tufan mitini kaç yerde okudum ve inceledim. Hiç bu kadar saçmasına rastlamadım. Senaryoya dini açıdan bakmayı bırakın, efsanevi açıdan bile baksanız çok saçma ve yersizdi. Hatta şöyle söyleyeyim Ben daha bu kadar kafası karışık bir mitolojik kahraman görmedim.

Filme tarihi ya da dini ya da mitolojik açıdan; ne açıdan bakarsanız bakın anlamsız. Tek olay: görsel efektlerin dibine vurmuşlar. Tek olay o.

Vallahi hiç kusura bakmasınlar. Hiç beğenmedim. Yine de izleyip izlememek size kalmış.


Hayata İyi Seyirler...