18 Haziran 2017 Pazar

"Arabalar 3" Çıktı Nihayet...

Çıkacak mı, çıktı mı, çıkıyor mu derken nihayet çıktı Arabalar 3... Lafı fazla uzatmadan filmin konusuna geçeceğim. (Lafı en son uzatacağım da...)

cars 3 ile ilgili görsel sonucuÖZET
2017 yapımı "Arabalar 3" yine animasyon türünde. Hikayeye göre McQueen ileri yaşına rağmen hala şampiyon bir yarışçıdır. Taaaa ki o güne kadar... O gün yine bir yarış esnasında her şey yolundayken ve McQueen tam şampiyon olacakken hiç beklenmedik bir anda arkadan gelen son teknoloji, havalı ve genç araba Jackson Storm McQueen'i sollayıp geçer ve birinci olur. McQueen şoke olur. Sonraki yarışlarda bu genç yarışçıyı geçmek için ne kadar çabalasa işe yaramaz. Bir gün bir yarışta çok hırs yapar. Kendini hala genç zanneden orta yaşlı yarışçı kontrolsüzce hızlanır ve o anda tıpkı Muhteşem Hudson Hornet gibi korkunç bir kaza yapar ve fena halde dağılır. McQueen'in kendine gelmesi aylar alır. Ama sonunda bir karar vermek zorunda kalır. Ya Hornet gibi dışlanacak ve Radyatör kasabasına çekilecek; ya da yeni teknolojilere adapte olacak ve kaldığı yerden devam edecektir. 

KÜNYE
Boş verin künyeyi bu seferlik. 

YORUM
Gelelim filmin kendisine. Animasyon filmler ağızlarıyla kuş tutsa da 7.5/10 reytingi geçemiyor. Ama film eğer sıra dışı bir filmse gişede hasılat rekorları kırıyor. (Zaten bu yüzden tüm şirketler canla başla animasyon çekiyorlar ya) Bu film de öyle. Imdb puanı 7.4 gibi bir şey.

Ama eminim yaz tatili boyunca tüm dünyada on milyonlarca erkek çocuk ve ailesi bu filmi sinemalarda bilet alarak izleyecek. Daha da önemlisi çılgınca oyuncak satılacak. Figürler, etiketler, çantalar, ayakkabılar, çoraplar her şey ama her şey McQueenli olacak. 3-8 yaş arası tüm çocuklar Mcqueen'in insan formatında dolanacak. Diyeceğimi sandınız değil mi?

Hayır bilemediniz! Bu sefer işler başka. Bu defa öyle olmayacak. Biz de geçmiştik ilk iki filmde aynı yoldan. İki oğlum var ve aynı tarif ettiğim gibiydik. Sinemalarda yer bulamıyorduk. Oyuncakların her figürünü siparişle getirtiyorduk. 

Ama bu filmi beğenmediler işte. Sinema salonundan çıkar çıkmaz unuttular. Zaten salon da bomboştu. Sadece üç aile vardı. Yani 6 yetişkin, 5 çocuk izledi filmi. Daha da doğrusu o beş çocuktan sadece üçü izledi filmi. 

Neden biliyor musunuz? Çünkü o yaş grubu büyüdü. Mesela benim 2008'li olan büyük oğlum. Arabalar'ı (2006 çıkışlıdır) ilk izlediğinde büyülenmişti. Her şeyimiz McQueen'liydi. Ama sonra her şeyimiz Örümcek Adam'lı olmaya başladı. Ve şimdi de her şeyimiz Messi'li. Yani o yaş grubu büyüdü. Artık Mcqueen'e bakmazlar. 

Peki 2010 sonrası doğanlar? Onlara figür mü yok? Angry Birds, Minionlar, Şirinler, Örümcek Adamlar... Kapış kapış gidiyor.

Sizin anlayacağınız; Arabalar 3 gecikti. Geç kaldı. Araya bir sürü şey girdi. 

İşte bu yüzden hiç kusura bakmasınlar ama yapımcılar hedefledikleri hasılatlara ulaşamayacaklar. 

Ha peki filmi izleyelim mi? İzleyin tabi. Ama evde. Televizyonlar gösterince.Sinemaya gitmeye gerek yok. Oyuncak mı? Koca filmde alınmaya değer bir tane oyuncak vardı elbet. E onu da filmi izleyince anlayacaksınız zaten.

Hayata İyi Seyirler...

"Snowden" Telefonlarımız Dinleniyor mu, Hesaplarımız Güvenli mi???

Hani hep sorgulanır ya kurallar sadece fakirlere işliyor diye? Fakir kapı dinler, adı fesatçı olur; zengin kapı dinler, adı magazinci olur. Ya bu kapı dinleme işini devlet yaparsa o ne olur? O, istihbarat olur. Ha eğer bu dinlemeler yasa dışıysa, işte o zaman usulsüz dinleme olur. Yersen...

2000'li yılların başlarında başlayan bir kariyer öyküsüne bakacağız şimdi. Bakalım yukarıdaki meseleye nasıl yaklaşmış.

ÖZET
2016 yapımı “Snowden” adlı film gerçek hikayeden uyarlanan bir kitaptan uyarlanmış. Hikayeye göre Snowden adlı genç fiziksel olarak zayıf olduğu için orduda yer alamamıştır. İçe dönük kişiliği sebebiyle kız arkadaşını bile çöpçatan sitelerinden bulabilmiştir. Ama Snowden'ın diğer herkese fark atan bir özelliği vardır. O bir bilgisayar dehasıdır. Bu yönüyle CIA'ın bilişim alanındaki seçmelerine başvurmuş ve rakiplerini kolaylıkla elemeyi başarmıştır. Snowden, dehası sayesinde hızla yükselmeyi başarmış ve erişimi yüksek ağların başına getirilmiştir. Ancak orada devletin kirli bir yüzüyle karşılaşmıştır. Devlet, kendi halkını usulsüz dinlemeler yapmak yoluyla fişlemekte ve işine gelmeyenlerin ipini çekmektedir. Snowden, bu işi etik bulmamakla birlikte harekete geçmek için fırsat kollamaktadır.

KÜNYE
Gerçek Snowden
Filmde Snowden'ı Joseph Gordon-Lewitt oynuyor. Beyefendiye Shailene Woodley da eşlik ediyorlar. Filmin yönetmeni ise büyük üstat Oliver Stone.

YORUM
Filmi 128 dakika sürüyor. Daha filmin başında dedik ki “Allah aşkına 128 dakika ne bulunur da ne anlatılır?” Sonra anladık ki ancak yetti.

Filmde bir kare bile aksiyon sahnesi yok. Savaş, gerilim, korku ve işkence sahneleri de yok. Ama film boyunca o kadar ürpermişim ki korkudan facebook hesabıma giremedim. Paranoyak oldum. “Kim n'apsın benim gerzek hesabımı?” diyecek yüzüm kalmadı.

Yerin kulağı vardır diyen büyüklerimiz boşuna dememişler bu sözü. Hem de taaaa kaç yüzyıl öncesinden.

Mutlaka izleyin. Ne demek istediğimi o zaman anlayacaksınız.

Hayata İyi Seyirler...


P.S. Filmin sonunda gerçek kişilerin görüntüleri gösteriliyor. Gerçek esas kız o kadar güzel bir kadın ki genç ve ünlü aktris Shailene Woodley o hanımefendinin koltuğunu dolduramamış :))))  

5 Haziran 2017 Pazartesi

"La La Land" Oscar'lı Müzikal Film...

Batılılar müzikalleri çok sever. Bu sevginin geçmişe dönük temellerinin olduğunu bilmekte fayda var. Yıllar boyu tiyatro oyunlarının ve oratoryoların şimdiki sinemalara karşılık geldiği düşünülürse ne kadar güçlü olduğunu siz düşünün.

Küçük bir parantez içi bilgi verelim hemen. Batı edebiyatında -özellikle İngiliz edebiyatında- oyunlar ve tiyatrolar son derece önemlidir. Shakespeare dersem ne söylemek istediğimi anlarsınız herhalde. Tren vagonlarında oynanan eserler hem edebiyatın muazzam derecede atağa kalkmasını sağlamış; hem de yüz binlerce kişiye ekmek kapısı açmıştır.
En dramatik oyunlar ünlü bestekarlarca bestelenmiş ve sahneye çıkarılan yüzlerce korist tarafından seslendirilerek çok sesli korolara ve operalara kapı açmıştır.
Gel zaman git zaman tiyatrolar ve oratoryolar birleşmiş ve ahenkli bir tür ortaya çıkmıştır: Müzikaller...

Müzikallerin geçmişi bu derece güçlü olduğundan olsa gerek; beyaz perde ve beyaz cam bile müzikallerin kökünü kurutamamıştır. Müzikal biçiminde çekilen filmler sinemalarda gişe rekorları kırmış ve çuvallar dolusu Oscar heykellerini kucaklamayı başarmıştır. Moulin Rouge gibi... Les Miserables gibi... Singing In the Rain gibi... Grease gibi... Chicago gibi... Phantom of the Opera gibi...

İşte o kült filmlere bir tane daha eklendi. Hemen filmi inceleyelim efendim...

ÖZET
2016 yapımı “Aşıklar Şehri” (La La Land) romantik dram türünde. Hikayeye göre Mia Warner Bros stüdyolarında bir cafede çalışan genç bir kızdır. Mia'nın en büyük hayali her gün cafeye gelen ünlüler gibi ünlü olmaktır. Mia bu hayalini gerçekleştirmek için tüm oyuncu seçmelerine katılır ama beş sene boyunca hiç birine seçilemez. Bir gün -yine seçmelerde çuvalladığı bir gün- arkadaşlarıyla birlikte kafa dağıtmaya gider. İşte gün tıpkı kendisi gibi hayal kırıklıkları yaşayan Sebastian'la tanışır. Sebastian yetenekli bir Jazz piyanistidir. Ne var ki Jazz müzik ölmektedir ve Sebastian bunu bir türlü kabullenememektedir. Acaba Mia ve Sebastian kariyerleri için birbirlerine yardımcı olabilecekler midir???

KÜNYE
Filmde pek çok ünlü isim var. Ama en önemli iki isim elbette Mia rolündeki Emma Watson ve Sebastian rolündeki Ryan Gosling. Filmin senaristi ve yönetmeni Whiplash filminden de tanıdığımız Damien Shazelle. Whiplash'i izlediyseniz ortak ögeleri kolaylıkla bulabilirsiniz. 

YORUM
Ben müzikal tarz sevmem. Jazz da sevmem. Aşırı romantizm de sevmem. O yüzden bu film bana pek keyif vermedi. 

Ama bu tür şeyleri sevenler için bir kaç yorum yapabilirim. Filmin atmosferi muhteşem. En klasik Hollywood filmleriyle aynı yerlerde çekilmiş olan film nostaljiyi modern dünyada taşıyan şahane bir yapıya sahip. Sanki Rita Hayworth'ın eline cep telefonu verip Humphrey Bogart'la randevuya göndermişsin gibi bir havası var. 

Müzikal sahnelerin büyüsü de sizi alır götürür. 

Filmin sürprizli sonu ayrıca taktire şayan. 

Erkeklerin pek beğeneceği bir film değil ama kadınların bayılacağı bir film. 

E benden bu kadar. İsterseniz izleyin. Gerisine siz karar verin. 

Hayata İyi Seyirler...