24 Şubat 2016 Çarşamba

"Kirli Para" Barda Geçen Olayları Anlatıyor...

Tom Hardy'nin geçen hafta keşfettiğimiz “44. Çocuk” adlı filmi çok güzeldi. Oynadığı Leo Demidov karakteri bizim evde bir hadtadır konuşuluyordu. Ve ona eşlik eden de Noomy Rapace. Hanımefendinin canlandırdığı Raisa Demidov karakteri de dilimize dolamış durumdaydı.

Dün film portalında gezerken bir filme rastladık ve sırf Tom Hardy oynuyor diye izlemeye karar verdik. İlk 5-10 dakikayı izledik. Derken “A AA! O da ne?” Beyefendiye yine Noomy Rapaceeşlik ediyor. Sanki kosssssskoca Hollywood'da başka oyuncu kalmamış gibi yine aynı ikili başrolde. Benim için filmin bittiği an işte o andı. Ama filmi bıraktım mı? Tabi ki bırakmadım. Sonuna kadar izledim. Peki beğendim mi? Onu da yorumlarda söyleyeyim. Önce size şu filmden bir bahsedeyim.

Özet
2014 yapımı “Kirli Para” (The Drop) adlı film bir suç filmi. Hikayeye göre Bob, bir barmendir. Kuzen Marv ile birlikte Brooklyn'de mütevazi bir mekan işletmektedir. Ancak Brooklyn'deki her bar gibi burası da bir kasa bardır. Yani mafyanın kirli paraları belirli günlerde buralarda gizlenir ve saati geldiğinde bu paralar ilgili şahıslara ulaştırılır. Bir gece tam da kasa bar oldukları bir gece -neyse ki paralar sahiplerine teslim edildikten hemen sonra-  Bob ve Marv'ın barı iki maskeli hırsız tarafından soyulur. Ne tesadüftür ki aynı gün Bob dünya tatlısı bir kızla tanışır...

Künye
Filmde Bob'ı Tom Hardy oynuyor. Dünya tatlısı kızı ise Rapace canlandırıyor. Film bir kısa öykü uyarlaması. Senaristliğini ise Dennis Lehane yapmış. “Zindan Adası” ve “Gizemli Nehir” de beyefendinin ünlü filmleri arasında.

Yorum
Ben filmi çok beğenmedim. Durağan ve sıradan bir filmdi. Son ana kadar. Son anda biraz aksiyon girdi ve işin rengi değişti. Ama yine de filmin sıradanlığı ve durağanlığı değişmedi.

Yani çok süper bir film değil. Film yokluğuna düşerseniz; izleyebilirsiniz.


Hayata İyi Seyirler...

"RocknRolla" Her Türden Suçun İşlendiği Bir Suç Filmi...

Quantin Tarantino o kadar güçlü bir yönetmen ki “Esprili bir suç filmi çekeyim” deseniz mutlaka onunkine benzer bir film çekmek zorunda kalırsınız. Birilerine öyle olmuş :)))

Özet
2008 yapımı “Rock n Rolla” aksiyon ve suç filmi türünde. Hikayeye göre (ki karmakarışık bir hikayesi var) Lenny Cole, Londra'nın en güçlü arazi mafyasıdır. O aralar bir Rusya'nın en ünlü Mafya babalarından Uri'nin işi de Lenny Cole'e düşer. Cole ve Uri önemli bir anlaşmaya imza atarlar. Anlaşmaya göre Uri, Cole' milyonlarca lira para verecektir. Cole de ona arsa temin edecektir. Anlaşmanın sembolü olarak Uri, uğurlu tablosunu Cole'e emanet eder. Cole tabloyu alır ve gururla ofisine asar. Ancak ne olursa ondan sonra olur. Cole tabloyu çaldırır; Uri de milyonlarca lira parayı. Tabi ikisi de meseleyi birbirinden gizlemektedir. Şimdi ikisi de yitirdiklerini bir an önce bulmak ve sahibine teslim zorundadır. Aksi halde ortalık fena karışacaktır.

Künye
Filmde pek çok tanıdık isim var. Gerard Butler ve Tom Hardy gibi. Ama özette değindiğim adamlar Tom Wilkinson ve Karel Roden tarafından canlandırıyorlar. Filmin senaristi ve yönetmeni ünlü “Snatch” (Kapışma) filminin de yönetmeni olan Guy Ritchie.

Yorum
Başta da dediğim gibi. Film ne yazık ki Tarantino filmlerinden çok etkilenmiş. Kopuk kopuk hikayelerin en son buluşması gibi; kötü adamların arasında geçen anlamsız ve boş konuşmaların çokluğu gibi; pek çok ünlü ismin tek filmde toplanması gibi öğeler yüzünden tam bir yansıma olmuş.

Özetle; Tarantino filmlerini seviyorsanız; bunu da seversiniz.


Hayata İyi Seyirler...

19 Şubat 2016 Cuma

"Başımıza Gelenler" Biri Size Çocuk Miras Bırakırsa...

Yarıyıl tatilinin ikinci haftası ful film izleyerek geçti. O kadar çok film izledim ki imdb puanı 7.0'nin üstünde olup da izlemediğim film kalmadı neredeyse. Şimdi size o filmlerden bahsedeceğim. İlk olarak çerez bir film ile başlayalım.

Özet
2010 yapımı “Life As We Know It” (Başımıza Gelenler) adlı film romantik komedi türünde. Hikayeye göre Holly pastacıdır. Orta yaşa merdiven dayamıştır ama hala bekardır. Titiz, pimpirikli ve kontrol manyağı kadın... Eric ise bir spor kanalında yardımcı yönetmen olarak çalışmaktadır ve kişilik olarak Holly'nin tam tersidir. Vurdum duymaz, gamsız ve kalender adam... Holly ve Eric birbirlerinden nefret eden iki kişidir. Tek ortak noktaları Peter ve Alison Novak çiftidir. Evli ve çocuklu bir çift... Bir gün Novak çifti elim bir trafik kazası sonucu aniden hayatlarını kaybederler. Geride ise çok ilginç bir vasiyetname bırakmışlardır. Bir miras... Buna göre Novak çiftinin aylık bebekleri Sophie Holly ve Eric'e kalmıştır. Holly ve Eric evli bile olmamalarına rağmen bir anda çocuk sahibi oluverirler. İkisinin de hayatlarının darmadağın olduğu an, işte o andır.

Künye
Filmde Holly'yi Katherine Marie Heigl oynuyor. Eric'i ise Josh Duhamel canlandırıyor.

Yorum
Film gerçek hayatta çok istisna sayılabilecek bir olaydan yola çıkılarak çekilmiş. Ama filmin devamı ve sonu, tipik bir romantik komedi. Anladınız siz onu :)))


Hayata İyi Seyirler...

"Mamma Mia!" Müzikal Tiyatrodan Uyarlama...

Dünyanın en çok hasılat yapmış müzikal tiyatrosunu beyaz perdeye aktarmak ticari bir zeka olsa gerek. Birileri dahice bir fikir bulduğunu düşünüp böyle bir işe girmiş ve bakın ne olmuş?

Özet
2008 yapımı “Mamma Mia!” müzikal türünde bir film. Hikayeye göre Donna, kızını evlendirmek üzere olan orta yaşlı bir kadındır. Kızı Sophie'yi tek başına büyütmüş ve sahip olduğu butik oteli de tek başına ayakta tutmayı başarmıştır. Ama artık kuş yuvadan uçmak üzeredir. Sophie, bir kaç güne kadar evlenecektir. Davetliler yavaş yavaş gelmeye başlamışlardır. Ama üç misafir vardır ki Donna'nın asla davet etmeyeceği türden... 1) Donna'nın yirmi yaz önce hoşlandığı adam 2) Donna'nın yirmi yaz önce hoşlandığı adam 3) Donna'nın yirmi yaz önce hoşlandığı adam. Donna'nın hepsiyle de birer gecelik ilişkisi olmuştur ama Donna da dahil kimse Sophie'nin babasının kim olduğunu bilmemektedir. İşte o kördüğüm, bu düğünle çözülecektir.

Künye
Filmde Donna'yı Meryl Streep oynuyor. Kızı Sophie'yi ise Amanda Sayfreid canlandırıyor. Sophie'nin üç babası ise Stellan Skarsgard, Pierce Brosnan ve Colin Firth ile hayat buluyor.

Filmin dünyanın en ünlü müzikalinden uyarlandığını uzun uzun anlatmaya gerek bile yok.

Filmin müziklerinin tamamı ünlü ABBA grubunun müziklerinden oluşuyor. Müzikal tiyatroda kullanılan şarkılar film için yeniden aranje edilmiş.

Yorum
Filmdeki enerji süper. Sürekli hoplayıp zıplayan, şarkı söyleyen ve dans eden insanlar... Müthiş bir Akdeniz havası... Film böyleyse müzikali eşsiz bir gösteridir eminim. İnşallah kısmet olur da ileride onu da izleriz.


Hayata İyi Seyirler...

"Spy Game" Ajancılık Oyunu...

İyi filmlerin güzel bir yönü var. Birkaç kez izleyebiliyorsunuz. Hepsinde de aynı tadı veriyor. Bazen komedisi sayesinde; bazen heyecanı sayesinde; bazen senaryosu sayesinde; bazen de görsel şöleni sayesinde... Üstelik her izlediğinizde daha bir keyif alıyorsunuz. İşte o çok güzel oluyor. Ben de öyle bir izledim geçen hafta. Daha önce de izlemiş olmama rağmen ilk günkü tazeliğiyle izledim. Size filmden bahsedeyim.

Özet
2001 yapımı “Spy Game” adlı film aksiyon ve dram türünde. Hikayeye göre Nathan'ın CIA'den emekliliğine beş kala, çok trajik bir haber alınır. Habere göre genç istihbarat görevlisi ve aynı zamanda Nathan'ın çekirgesi Tom, Çinliler tarafından iş üstünde yakalanmış ve ele geçirilmiştir. Tom'ın kurtarılması için derhal bir kriz masası oluşturulur. Komisyona Nathan da dahil olur ama bir problem vardır. Komisyon üyeleri Tom ilgili meselenin bazı yönlerini Nathan'dan da, basından da gizlemektedirler. Eski toprak Nathan ise yeni yetmelere boyun eğecek değildir.

Künye
Filmde Nathan'ı Robert Redford oynuyor. Tom'ı ise Brad Pitt canlandırıyor.

Yorum
Film güzel. Sürprizli sonu var. Ama senaryo biraz karışık. Bir baştan bir sondan ilerleyen şaşırtmaları sebebiyle takip etmesi zorlaşıyor. Zaten hikayenin kendisi karmaşık. Bir de geçmiş zaman ve mevcut zaman paralel ilerleyince hepten karışıyor.

Ama izlenir. Hatta iki kere izlenir. Ben öyle yaptım. Siz de öyle yapın :)))


Hayata İyi Seyirler...

18 Şubat 2016 Perşembe

"Babalar ve Kızları" Başlıktan Belli...

Babalarla kızların ilişkisinin ne kadar güçlü olduğunu bilmeyen yoktur. Anlatmaya gerek bile yok. Birileri bu ilişkiyi fark etmiş olacak ki üstüne bir film çekmeye değer görmüş. Hadi şu filme bir bakalım...

Özet
2015 yapımı “Babalar ve Kızları” (Fathers and Daughters) adlı film dram türünde. Hikayeye göre Jake Davis, Pulitzer ödüllü bir yazardır. Aynı zamanda evlidir ve bir kız babasıdır. Ancak akademik hayatındaki başarıları ne yazık ki evliliğine olumlu yansımamıştır. Davis, eşiyle boşanmanın eşiğine gelmiştir. Karı koca boşanmanın detaylarını tartıştıkları sırada korkunç bir kaza geçirirler ve kadın hayatını kaybeder. Davis hayatta kalmayı başarmıştır ama kendini toparlayıp ikinci hayatına başlaması altı ayı bulmuştur. Bu süre içinde küçük kıza ukala teyzesi ve onun zengin kocası bakarlar. Altı ay sonra Davis kızını almak için geri geldiğinde kötü bir sürprizle karşılaşır. Zira bu gıcık ikili, küçük kızı evlatlık almaya karar verdiklerini bildirirler.

Künye
Filmde Davis'i Russel Crowe oynuyor. Ukala teyze rolünde ise Diane Kruger görülüyor. Filmin yönetmeni ise pek çok ünlü dramatik filmin daha yönetmenliğini yapmış olan Gabrielle Muccino

Yorum
Filmin senaryosu basit. Sonu belli. Dört koldan ilerlemesine rağmen hepsinin de sonu belli. Ama filmdeki duygusallık dokunaklı. Hisler gerçek. İzlenir mi? Bence bir baba kız ilişkisini anlatmak için filme gerek yok. Ama bu aralar babanızla ilgili duygularınızda bir yoğunluk varsa izleyin; ağlamanıza yardımcı olur.


Hayata İyi Seyirler...

"44. Çocuk" Sovyet Rusya'da Geçen Trajik Bir Hikaye...

Sabahın 7.30'unda savaş filmi izlenir mi? İzlenir! Nasıl izlenir? Çocuklar okula, adam işe gönderilir; “dur şu televizyonda ne varmış, bir bakayım?!” denir; sonra da “Aaaa yeni bir film başlıyormuş” diye eklenerek baştan sona izlenir. Peki sonra n'apılır? Sonra da yatılıp tekrar uyunur. Süper :)))

Özet
2015 yapımı “44. Çocuk” (Child 44) adlı film savaş döneminde yaşanan bir dramı konu alıyor. Gerçek olaylardan yola çıkılarak çekilmiş filmde Leo Demidov, Stalin dönemi Komünist Rusya'sında askeri istihbaratta görev yapan bir subaydır. İlkeli, çalışkan ve zeki bir adamdır. Karısı Raisa da bir devlet okulunda öğretmen olarak çalışkan bir kadındır. O da tıpkı  kocası gibi ilkeli, çalışkan ve zekidir. Ancak komünist devletin uçan kuştan nem kapan yapısı sebebiyle hemen herkese suçlu yada hain gözüyle bakıldığı için bu ikili de dahil her an herkes tetikte yaşamaktadır. Bir gün Demidov'a üsleri tarafından bir vazife verilir. Demidov, 9-10 yaşlarındaki bir çocuğun ölüm haberini ailesine bildirmekle görevlendirilir. İşin zor tarafı ise çocuk Demidov'un en iyi arkadaşının oğludur ve ölüm raporu fena halde çarpıtılmıştır.

Künye
Filmde Demidov'u yükselen yıldız Tom Hardy oynuyor.  (Bir gün önce beyefendiyi eş cinsel rolünde izlemiştim.) Kendisine Noomy Rapace ve Gary Oldman eşlik ediyorlar. Film bir roman uyarlaması. Roman da gerçek hikayelerden yola çıkılarak yazılmış. Ama gerçek hikaye değil. Sadece bir kurgu. Birbirinden bağımsız gerçek hikayeler birleştirilmiş. 

Yorum
Filmi eşimle birlikte tekrar tekrar izledik. O kadar güçlü bir filmdi ki size anlatamam. O dönemin gerginliği ve trajedisi çok güzel verilmiş.
Gerçi bazı sahneleri bir kerede anlamak zor. Çünkü bu bir roman ve roman uyarlamalarında bu hep olur. Ama filmin tek bir anında bile sıkılmadım.
Film aşk filmi değil ama filmdeki aşk kalbimi deldi. Film savaş filmi de değil ama yer yer kalbim sıkıştı. Büyülendim.
Mutlaka izleyin. Beğeneceğinize eminim.


Hayata İyi Seyirler...

17 Şubat 2016 Çarşamba

"Yargıç" Bu kez Yargılanacak...

Tam trafik kazası geçirip eve kapanmak zorunda kaldığım günlerde bir mahkeme filmi izledim. Bilmeyenler için kısaca bahsedeyim. İki ay önce bir trafik kazası geçirdim ve benim kullandığım araca çarpan motosikletli amca hayatını kaybetti. Benim de davam görülecek. İki yıla yakın sürecek bir kamu davası.) Bu yüzden bu film ilgimi çekti. Size de anlatayım.

Özet
2014 yapımı "Yargıç" (The Judge) adlı film mahkeme filmi türünde bir dram. Hikayeye göre Hank (Robert Downey Jr.) başarılı bir avukattır. Ama kapitalist dünyanın değerlerini yitirmiş avukatlarından. Hank'in 65 yaşındaki Babası Joseph de taşrada hala görev yapmakta olan bir hakimdir. Ancak baba ve oğlun arası uzun zamandır gergindir. Hank bir gün babasının evinden ani bir telefon alır. Habere göre annesi ölmüştür. Hank cenaze için apar topar kasabaya gelir. Cenaze şöyle böyle kalkar. Hank de aynı hızla takım elbiseli hayatına geri dönmek için can atmaktadır. Tam arabasına binmiş yola çıkacakken babasının arabasındaki bir kaza izi ve kan lekesi dikkatini çeker. İşte bu leke her ikisinin de başına büyük dert açacaktır.

Künye
Filmde Hank'i Robert Downey Jr. oynuyor. Huysuz baba Joseph'ı ise Robert Duvall canlandırıyor. 

Yorum
Film çok güzeldi. Açıkçası kendimi Hank ile değil; baba Joseph ile bağdaştırdım. Empati kurunca fena oldum. 

Diğer taraftan film bir kaç kanallı ilerliyor ve filmin sonunda hepsi çözülüyor. Kimi tatlıya bağlanıyor; kimi sonlanıyor. 

Çok dramatik bir hikaye.

Mutlaka izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

"Creed" Apollo Creed'in Oğlu...

Ben Stallonne hayranlığımı bilmeyen yoktur. Kim ne derse desin! Adam hem yazıyor; hem yönetiyor; hem oynuyor. Hem de hepsi birbirinden ilginç senaryolar çıkartıyor. Bence beyefendi Hollywood'un en dahi adamlarından biri.

Efsane Rocky serisi altı filme ulaşmıştı. Bitti dendiği yerden bir daha başlamayı hep başardı. Son dönemde seri, yeni bir boyut kazandı. Özellikle bu filmde. Stallone'un elinden çıkmamış ama serinin devamı niteliğinde bir film. Rocky'nin can dostu usta boksör Apollo Creed'in oğlunun hikayesi. Gelin filme bir göz atalım.

Özet
2015 yapımı “Creed” dram türünde. Hikayeye göre aslında Marian ile evli olan Apollo Creed, ringdeki ölümünden kısa süre önce başka bir kadınla yasak ilişki yaşamıştır. Bu ilişkiden bir erkek çocuk dünyaya gelmiştir. Çocuk kısa zamanda yetimhaneye, sonra da ıslah evine düşer. Mesele bellidir. Çocuk hırçın ve kavgacıdır. Kavga ettiği çocukların ağzını burnu dağıtmakta üstüne yoktur. Bir gün çocuğu ıslah evinde bir kadın ziyaret eder. Asil kadın Marien, bu gariban çocuğu evlat edinmek için gelmiştir. Kadın kendini çocuğa adar ve çocuk aslan gibi olur. Yüksek tahsilli, centilmen, iyiliksever ve vefakar. Ama takım elbiseli masa başı bir hayat bu çocuğun aradığı hayat değildir. Bu yolda ona yardım edebileceğini düşündüğü tek kişi ise Rocky Balboa olacaktır.

Künye
Filmde Creed'i Michael B. Jordon oynuyor. Marian'i, Cosby dizisinin annesi Phylicia Rashad oynuyor. Rocky'yi kimin oynadığını söylemeye gerek bile yok :) Filmin senaristi ve yönetmeni ise Ryan Coogler.

Yorum
Film çok güzeldi. Tipik bir Rocky dramına sahipti. Diğer Rocky filmleri gibi milli ve manevi değerlere sahip çıkıyordu.
Filmde kötü adam yoktu. Sadece “iyi insanlar” ve “kafası karışık iyi insanlar” vardı. Tıpkı diğer Rocky filmlerindeki gibi.
Ben filmi çok beğendim. Mutlaka izleyin. Rocky serisini seviyorsanız; bunu da seveceğinize eminim.


Hayata İyi Seyirler...

"Küçük Prens" Kontrol Manyağı Annelere Gelsin...

Pek çok animasyon filmin, bilim kurgulardan daha yaratıcı; komedilerden daha komik ve belgesellerden daha öğretici olduğunu her zaman söylüyorum. Bu gidişle bunu söylemeye her zaman devam edeceğim.

Benim bu tezimi doğrulayan bir film daha izledim dün akşam. Size filmden bahsedeyim.

little prince the movie ile ilgili görsel sonucuÖzet
2015 yapımı “Küçük Prens” (The Little Prince) adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Küçük bir kız, annesinin yoğun ve baskıcı yaşam planıyla büyümektedir. Yatma saati, kalkma saati, kurs saati, ders saati, yeme içme saati.... Zavallı kızcağız bir çocuktan çok bir robota dönüşmüştür. Derken küçük kızın annesi ani bir karar alır ve anne-kız başka bir eve taşınırlar. Gel zaman git zaman küçük kız, komşu evde yaşayan yaşlı dedeyle tanışır. Yaşlı adam kızın halini görünce ona acır ve Küçük Prens adlı masalın ilk sayfasını uçak yapıp kıza yollar. Kız hikayeyi okuyunca kayıtsız kalamaz ve devamını öğrenmek için yaşlı dedeyle tanışmaya gider. Yaşlı dedeyle küçük kızın hikayesi işte böyle başlar.

Künye
Filme sesini hediye etmiş bir çok ünlü var. James Franco, Jeff Bridges, Rachel McAdams, Marion Cottilard, vb... Filmin yönetmeni ise Mark Osborne. Beyefendi daha önce Kung Fu Panda'yı da yönetmişti ve aynı zamanda iki Oscar adaylığı var.

Yorum
Film animasyon türünde ama bence çocuklar için fazlasıyla ağır bir film. Zira iki ayrı hikaye paralel devam ediyor. Konu basit gibi dursa da dolu dolu bir anlatımı var. Ve ikisi de sonunda çözümleniyor. Diğer taraftan yetişkinler için çok güzel bir film.

Bence mutlaka izlenmeli. İlkokul çağındaki çocuklara da mutlaka izletilmeli.


Hayata İyi Seyirler...

"Arthur" Çılgın Aşıklar İçin...

İş yerinde ciddi bir problemle karşı karşıyayım. Bütün günüm o meseleye kafa yormakla geçti. Gece bitkin halde yatağa girdim ama dön dön uyuyamadım. Kalktım TV 'yi açtım ve tam da yeni başlayan bir filme rastladım. Başladım izlemeye. Başlamak neyse de; sonuna kadar izledim. İşte o güzel oldu. Hadi filmi size de anlatayım.
Özet
2011 yapımı “Arthur” romantik komedi türünde. Hikayeye göre Arthur 30'lu yaşlarında ama işe yaramaz herifin tekidir. Her gece başka bir kadınla yatan bir alkoliktir. Bir kesere kulp olamadığı gibi bir aile de kuramamıştır. Varsa yoksa haz ve zevk için yaşamaktadır. Ne var ki şöyle bir ayrıcalığa sahiptir. Arthur zengindir. Hem de çok zengindir. Ama öyle böyle değil. Arthur bir dolar milyarderidir. İşte bu özelliği sayesinde kimse onu durduramamaktadır. Ne iş adamı kılıklı otoriter annesi; ne de annesi kılıklı otoriter dadısı. Bir gün Arthur'un annesi, onun bu savruk ve çılgın hayatına artık bir son verilmesi gerektiğini düşünür ve Arthur için onu adam edecek bir kız bulur. Arthur için zor günler başlamak üzeredir.
Künye
Filmde Arthur'u oynayan Russell Brand hariç herkes tanıdık. Hellen Mirren, Jennifer Garner, Greta Gerwig, Nick Nolte... Ve daha başka pek çok tanıdık oyuncu.
Yorum
Film çok şeker. Konusu çok basit. Sonu da belli. (Spoiler olmasın diye sadece girişin girişine değindim.) Ama film o kadar şeker işlenmiş ki seyretmeye doyamadım. Dolgu malzemeleri çok güzel. Espriler çok güzel. Neyse işte çok şeker film. Mutlaka izleyin. Hem de ERKEKLER! SİZ DE İZLEYİN! Zira erkeklere de hitap eden bir romantik komedi. İzleyin; gülün; eğlenin; sonra da rahat rahat uyuyun.
Hayata İyi Seyirler...
P.S. Şu, başta anlattığım konuya gelince... Kura kura bir çıkar yol buldum çok şükür ama tam olarak çözülünceye kadar kafamda bir çivi olarak kalacak...