28 Ağustos 2015 Cuma

"Temple Grandin" Otistik Bilim İnsanı...

İnsanlarla aram iyidir. Yaşlılarla da. Ergenlerle de. Engellilerle de. Çocuklarla da. Hayvanlarla da... (Kendimi çok şanslı hissediyorum. Allah'ın kalbime koyduğu sevgi ve merhamet için her gün şükrediyorum.)

Benim bu yönümü iyi tanıyan bir arkadaşım bana bir film önerdi. Ben de izledim. Herkes gibi. Ama herkesten sonra.

Özet
2010 yapımı "Temple Grandin" adlı film biyografi türünde. Hikayeye göre Temple, henüz 4 yaşındayken otizm teşhisi konmuş küçük bir kızdır. Ancak ne şanslıdır ki bilinçli bir anneye sahiptir. Annesinin sevgisi ve ilgisi sayesinde küçük kız epeyce yol alır. Sonra da çiftçilikle uğraşan teyzesinin sayesinde. Sonra da okuldaki öğretmeninin sayesinde. Ve sonra da üniversitedeki oda arkadaşı sayesinde. AAAA inanmıyorum. Sadece bu kadar. Sadece 3-5 kişi. Geri kalan herkes ise Temple'a hayatı dar etmekte oldukça iyilerdir. Ama azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz. Ve bizim otistik Temple Grandin gencecik yaşta başarıya ulaşmış bir bilim insanına dönüşür. Daha da önemlisi hayatla ve kendiyle barışık bir insana...

Künye
Filmde Temple'ı Claire Danes oynuyor. Hanımefendi bu rolüyle Golden Globe En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kucakladı. Film önce bir hayat hikayesiyken bir romana dönüşmüş. Sonra da filme...

Yorum
Film çok güzel. Muhteşem. Hem filmcilik olarak, hem de hikaye olarak. Mutlaka izlenmeli. Ve izletilmeli. Başka söze gerek yok.

Hayata İyi Seyirler...

"Yatağımdaki Düşman" Başı Romantik, Ortası Gerilim, Sonu Komedi Filmi...

Ben gerilim filmi sevmem. Gereksiz yere gerilirim. Ama Julia Roberts'ın oynadığı bir filminin tuzağına düştüm. Filmin türünü romantik komedi zannederek izledim. Çok mağdurum :)))

Özet
1991 yapımı "Yatağımdaki Düşman" (Sleeping with the Enemy) gerilim türünde. Hikayeye göre Laura ve Martin, çılgın bir aşkla birbirlerine tutulurlar ve ani bir kararla evlenirler. Kadın güzeldir, çekicidir, zekidir ama aşıktır. Adamsa zengindir, yakışıklıdır, karizmatiktir ama obsesif bir psikopattır. Ve kadındaki aşk ne yazık ki adamın durumunu geç fark etmesine sebep olur. Hem de çok geç. Yani evlendikten sonra. Hatta dayak yedikten sonra. Hatta ikinci dayağı yedikten sonra. Hatta....................

Künye
Filmde Laura denen zavallı kadını Julia Roberts oynuyor. Film, Nancy Price'ın aynı adlı romanından uyarlama.

Yorum
Filmi sonuna kadar izledim. İstemeye istemeye. Ama merak ede ede. Aslında sonuna kadar çok güzeldi. Tam bir gerilim filmiydi. Ama Allah'tan sonu maskaralıktı da o gergin havam hemen dağıldı. Yani sonuna çok takılmazsanız güzel bir film. Ama takılmamak elde değil. Çok komikti :)))

Tamam tamam. Siz en iyisi izlemeyin. Gidin başka filmler izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

14 Ağustos 2015 Cuma

"Öteki Kadın" Öteki Kadınken Öteki Kadın Olmak...

Sabahın köründe çocuklar tarafından uyandırılınca ne yapacağınızı şaşırırsınız ya... Hani bir süre kendinize gelemezsiniz; kumanda elinizde zaping yaparsınız.Yine olmaz; o an size ait olmayan vücudunuzla biraz iş güç yaparsınız. Yine olmaz; ne yediğinizi bilmeden kahvaltı yaparsınız. Yine olmaz; bir film ya da bir dizi açarsınız. Film bitince akşam oldu sanırsınız ama saate bir bakarsınız; saat daha 12.00 bile olmamıştır. Oysa ki konu komşu daha yeni uyanmıştır. Balkona çıkıp gerinenler; çay suyunu koymaya başlayanlar; sucuklu yumurta kokuları... Heeeyy hey!!!

İşte öyle bir günde bir filme sarıldım. Size filmden bahsedeyim.

Özet
2014 yapımı "Öteki Kadın" (The Other Woman) adlı film romantik komedi türünde. Hikayeye göre Carly, 40'lı yaşlarında başarılı bir iş kadınıdır. Güzel bir evi, kız gibi bir arabası, havalı giysileri, çekici bir tarzı ve tıpkı kendisi bir sevgilisi vardır. Ancak Carly'nin havası, sevgilisinin evli olduğunu öğrenmesiyle bozulur. Hele bir de adamın şirin karısı Carly'yi düşman değil; dost gibi görünce işin boyutu değişir. Hele bir de alçak adamın başka bir sevgilisinin daha olduğu ortaya çıkınca bu kez Carly de adamın karısını dost olarak görmeye başlar. Öf! Ne anlattım be :)))

Künye
Filmde oyuncu çok da tek bir yıldız oyuncu var. Carly'yi oynayan Cameron Diaz.

Yorum
Vallahi işte bir romantik komedi ne kadar güzel olursa o kadar güzel. ne daha az; ne de daha fazla. O tarzları seviyorsanız; izleyin. En azından sonunda sürpriz bir şey çıkıyor; o kısmı hoşunuza gidebilir.

Hayata İyi Seyirler...

"Her Gün" Bir Aile Trajikomedisi...

Sabahın köründe çocuklar tarafından uyandırılınca ne yapacağınızı şaşırırsınız ya... Hani bir süre kendinize gelemezsiniz; kumanda elinizde zaping yaparsınız.Yine olmaz; o an size ait olmayan vücudunuzla biraz iş güç yaparsınız. Yine olmaz; ne yediğinizi bilmeden kahvaltı yaparsınız. Yine olmaz; bir film ya da bir dizi açarsınız. Film bitince akşam oldu sanırsınız ama saate bir bakarsınız; saat daha 12.00 bile olmamıştır. Oysa ki konu komşu daha yeni uyanmıştır. Balkona çıkıp gerinenler; çay suyunu koymaya başlayanlar; sucuklu yumurta kokuları... Heeeyy hey!!!

İşte öyle bir günde bir filme sarıldım. Size filmden bahsedeyim.

Özet
2010 yapımı "Her Gün" (Every Day) adlı film (güya) komedi türünde. Hikayeye göre Ned, iyi bir aile babasıdır. 19 yıllık evliliğine iki çocuk ve bir kariyer sığdırmıştır. Ama bu aralar Ned'in evliliğine bir kaç problem eklenmiştir. 1) Ned'in yakışıklı mı yakışıklı oğlu Ethan, gay olduğunu açıklamıştır. 2) Ned'in huysuz mu huysuz kayınpederi yanlarına taşınmıştır. 3) Ned'in gıcık mı gıcık patronu Ned'den üç gün içinde sıfırdan bir proje yazmasını istemiştir. Ve Ned bu problemlerin hepsini bir an önce çözmek durumundadır.

Künye
Filmde Ned'i Liev Schreiber oynuyor. filmde aynı zamanda Helen Hunt, Ezra Miller ve Brian Dennehy de önemli rollerde yer alıyorlar.

Yorum
Filmi sakın izlemeyin. Ben niye izledim? Denize düşen yılana sarılır hesabı izledim. Başta anlattığım o psikolojiyle izledim. Ve hiç beğenmedim. Zaten "minimalist" (bu kelimeyi çok seviyorum) bir film. Yani çok az insana hitap edecek bir film. Onun yerine "Öteki Kadın"ı izleyin. Onu da bu filmden sonra izledim ve beğendim. Bir sonraki yazımda da onu anlatacağım.

Haya İyi Seyirler...

11 Ağustos 2015 Salı

"Labirent: Ölümcül Kaçış" Fütüristik...

Akşam işten gelince yapılacak en iyi işlerden biri tv'nin karşısına yayılıp bir film açmaktır. Biz de eşimle öyle yaptık. Size filmden bahsedeyim.

Özet
2014 yapımı "Labirent: Ölümcül Kaçış" (The Maze Runner) adlı film bilim kurgu türünde. Hikayeye göre 20'li yaşlardaki genç bir çocuk kendini kutu şeklindeki bir asansörde uyanırken bulur. Asansör yeraltından yukarı doğru yükselmiş ve bir ormana açılmıştır. Genç çocuk gözlerini açtığında kendi yaşlarında 20-25 tane daha genç erkeğin kendine baktığını görür. Ama genç çocuk bu kişilerin hiç birini tanımamaktadır. İşin tuhafı, kendini de tanımamaktadır. Genç çocuk diğerleriyle sohbet ettiğinde korkunç bir bilgiye ulaşır. Bu gençlerin hepsi buraya farklı zamanlarda ama aynı asansörle getirilmiştir. Hepsi de bir labirentin ortasında kapana kısılmıştır. 

Künye
Filmde genç çocuğu Dylan O'Brien oynuyor. Film bir best-seller uyarlaması. James Dashner'in bir aynı adlı romanı. 

Yorum
Film son 20 dakikaya kadar gayet başarılı. Ama bu kadar gizem içeren bir filmde gizemin sadece son üç dakikada açıklanması filmi bitirmiş. 15-20 dakikada anlatılması gereken olay "lpıjbdfıfnbdspşdıfjgtrjkvmdz" denmiş ve bitirilmiş. O yüzden senaryoda boşluklar oluşmuş. Bazı soruların cevapları verilememiş. 

Diğer taraftan filmin çok iyi gişe yaptığını söylemek gerek. Bilim kurgu seven herkesin yolu er geç bu filmden geçer diye düşünüyorum. 

Peki izleyelim mi? İzleyin. Eğer "Seçilmiş Kişi"yi (ki bu tür filmlerin atasıdır), "Divergent"ı, "Akıl Oyunları"nı "Oblivion"u, "Elysium"u beğendiyseniz; bunu da beğenirsiniz.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Kitabın ikincisi var "Yanış" (Scroch Tials). İşte onun filmi yolda. Hikayenin devamını anlatacak. Tabi anlatabilirse...


"Alexander ve.............." Hani Şu İsmi Uzun Olan Film...

Ütü nasıl sevilir?
1) Önce şık bir ütü masası alınır. (Hani şu ayakları topuklu ayakkabı şeklinde olanlardan falan...)
2) Sonra şöyle iyisinden bir ütü alınır (şöyle yanmaz yapışmazlardan falan)
3) Oturma odasına tesisat kurulur: (ütü suyu, elbise askıları falan...)
4) TV'den bir film açılır (komedi, romantik komedi falan...)
5) Hala sevemiyorsanız sayın, sövün (hakaret, küfür falan...)

Bu kadar şeyi niye anlattım? Aynı bu şekilde bir film izledim de ondan. Şu filme bir bakalım...

Özet
2014 yapımı "Alexander ve Felaket, Korkunç, Berbat, Çok Kötü Bir Gün" (Alexander And The Terrible, Horrbile, No Good, Very Bad Day) adlı film bir aile komedisi. Hikayeye göre Alex mutlu ve kalabalık bir ailenin üyesidir. Kendisi 12 yaşına girmek üzeredir ve tam bir ergen psikolojisindedir. Ona göre evdeki herkesin işleri tıkırındadır ve herkes çok mutludur. Ama kimse onu anlamamaktadır. Üstelik Alex'in her günü bir öncekinden daha problemli geçmektedir. Bu yüzden Alex doğum gününe bir gün kala "keşke birileri beni anlasa..." diye dua eder. Ertesi gün her şey bambaşka olacaktır. Çünkü o gün Alex için muhteşem geçecek ama diğer herkesin günü rezalete dönecektir. 

Künye
Filmde Alex'in anne ve babasını Jennifer Garner ve Steve Carrell oynuyorlar. Alex'i ise çocuk yıldız Ed Oxenboult canlandırıyor. 

Yorum
Film tam bir aile komedisi. Her yaştan çocuğunuzla birlikte güvenle izleyebileceğiniz bir hikaye. 

Senaryosu çok basit, kolay, akıcı. Sizi yormaz. Bilakis IQ'nuzu sıfırlar :)))

Ha ütüye gelince??? Sıfırlanmış bir IQ sayesinde ütüyle savaşacak psikolojiniz kalmaz. Böylece mutlu mutlu işinizi yaparsınız :)))

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Ben ütüyü severim. Sakın kızmayın... :)))

"Büyük Umutlar" Charles Dickens'ın Güzelim Eseri...

Yatar ayak yeni başlayan bir filme rastlayınca dayanamıyorum; izliyorum. Tanrı, jenerikleri lanetlesin :)))

Özet
2012 yapımı "Büyük Umutlar" (Great Expectations) adlı film dram türünde bir dönem filmi. Hikayeye göre Pip hem öksüz hem de yetim bir çocuktur. Pip, ablası ve eniştesi tarafından büyütülmektedir. Pip'in ablası taş kalplinin tekiyken eniştesi bir o kadar yufka yüreklidir. Küçük yetim, eniştesinin yanında demirci çırağı olarak çalışmaktadır ve halinden gayet memnundur. Ancak bir gün Pip evinin civarındaki bataklıklarda avare avare dolaşırken çalılıkların arasından berbat görünüşlü bir adam çıkar ve Pip'ten biraz yiyecek yardımı ister. Pip, adamın haline acır ve adama evden çaldığı yiyeceklerden getirir. İşte Pip'in yaptığı bu yardım, kendisine ziyadesiyle geri dönecektir. 

Künye
Filmde Pip'i Jeremy Irvene oynuyor. Yardıma muhtaç adamı ise Ralph Fiennes oynuyor. Bir de özette bahsetmediğim bir karakter var: Miss Havisham. Onu da Helena Bonham Carter oynuyor ki hanım efendi bu rol için  bir keresinde "Hayatımın rolü. En büyük hayalim" demişti. 

Diğer taraftan tahmin edeceğiniz gibi film bir roman uyarlaması. Charles Dickens'ın aynı adlı romanından uyarlama.

Yorum
Peki iyi uyarlanmış mı? Elbette hayır. Romanın yanına bile yaklaşamaz. Güzelim kitap senaryonun ve kurgunun başarısızlığı sebebiyle heba olup gitmiş.

Ama filmdeki en başarılı karakter işte o Miss Havisham karakteri. O, aynı kitaptaki gibi. Hatta Helena'nın doğuştan ilginç tipi sayesinde kitaptakinin çok ötesinde de denebilir.

Ha tabi koskoca Charles Dickens eseri. Kitap okumayı sevmem ama konusuyla ilgili fikrim olsun diyorsanız izleyin. Ama sonra pişman olmayın.

Hayata İyi Seyirler...

7 Ağustos 2015 Cuma

"Aşkım" Bir Eğreti Gelin Hikayesi...

Bu aralar fena halde çocuklara çalışmaktayım. Ama artık için bayıldı animasyon izlemekten. Kendime bir film açayım dedim. Sonra bilin bakalım n'oldu??? Hadi önce filmi anlatayım. N'olduğunu yorumlarda anlatırım...

Özet
2009 yapımı "Aşkım" (Cheri) adlı film romantik bir dram. Hikayeye göre Lea, bir çeşit eğreti gelindir. Yani genç ve toy bir çocuğu evliliğe ve aşka hazırlamak için tutulmuş bir kadın... İşinde iyi olduğu için oldukça zengindir. Tecrübesi ve karizması sayesinde de oldukça itibarlıdır. Lea, son işi olan Cheri ile altı yıldır birlikte yaşamaktadır. Ancak Cheri'ye o kadar alışmıştır ki Cheri'nin artık 19 yaşına geldiğini ve evlilik çağına girdiğini fark etmemiştir. Cheri'nin annesi Cheri için mükemmel bir gelin adayı bulmuştur. Ama ne Cheri Lea'yı bırakmak ister ne de Lea Cheri'yi... İkisi de birbirine çoktan aşık olmuştur ve ne yazık ki önlem almak için çok geç kalınmıştır...

Künye
Filmde Lea'yı Michelle Pfeiffer ve Cheri'yi de Rupert Friend oynuyor. Cheri'nin tonton ama gıcık annesini de benim çok sevdiğim bir oyuncu olan Kathy Bates canlandırıyor.

Yorum
Filmcilik açısından bakıldığında filmde bir şeyler eksik. Niye? Çünkü bu filmin kitabı okunmalı. Çünkü bu hikaye psikolojisi yüksek bir hikaye. Hikaye açısından bakıldığında ise insana şu hissi veriyor: Zenginlere her şey serbest. Kurallar fakirler içindir.

Çok pis totoloji yaptım.

Hayata İyi Seyirler... :)))

"Bitirim Karınca" Karıncalara İşkence Eden Çocuklar İçin...

Oğluma zorla izlettiğim sonra da her gün açmak zorunda kaldığım bir animasyon var. Hadi ona da bakalım...

Özet
2006 yapımı "Bitirim Karınca" (Ant Bully) animasyon türünde. Hikayeye göre Lucas mahalledeki çocuklar tarafından zorbalık görmektedir. Ama bunu kimseye söyleyememektedir. Ailesine bile. Bunun yerine kendisi ne zaman küçük olduğu için zorbalık görse, gider kendinde daha küçük olan karıncalara eziyet eder. Ta ki bir gün kendisi de bir karınca kadar küçülene kadar...

Künye
Filmin orijinalinde üç ünlü oyuncu seslendirme yapmış: Paul Giamatti, Nicholas Cage ve Julia Roberts.

Yorum
Film basit bir film. Köşebaşı olacak bir animasyon değil ama evde izlenmesi geren bir film. Özellikle sizin çocuklarınız da benim oğullarım gibi karıncalara eziyet etmekten büyük zevk duyuyorsa mutlaka izletmelisiniz :)))

Hayata İyi Seyirler...

"Afacan Dennis" Çocukluğumuzun Filmi...

Çocukluğumun filmlerinden birini yeniden keşfettim bugün... Hani şu yaramaz çocuğun hikayesi... Hani şu çizgi filmleri de olan film... :)))

Özet
1993 yapımı "Afacan Dennis" (Dennis The Manace)'tan bahsediyorum tabi ki. Hikayeye göre Dennis 5 yaşındadır ve cici ailesinin tek çocuğudur. Ama yaramazlıklarıyla bütün kasabalılara illallah dedirtmiştir. Özellikle de yan komşuları Bay Wilson'a.  Bay Wilson Dennis'ten ne kadar kaçsa da kurtulamamaktadır. Hele bir de Dennis'in annesi iş bulup çalışmaya başlayınca Dennis hepten Bay Wilson'ın başına kalacaktır...

Künye
Filmde Dennis'i Mason Gamble oynuyor ki beyefendiyi bir daha hiç yıldız bir projede göremedik. Bay Wilson'ı ise Walter Matthau oynuyor ki beyefendinin bence en şirin filmi bu.

Yorum
Çocukken çok eğlenerek izlediğim filmdi. Ama şimdi beğenmedim tabi. Ve ne yazık ki zamane çocuğu diyebileceğim 7 yaşındaki oğlum da pek tutmadı. Malum şimdikilere bir şey beğendirmek zor. Biz zamanında yutmuşuz ama bunlarla işimiz var.

Hayata İyi Seyirler...

2 Ağustos 2015 Pazar

"Zamanda Yolculuk" Bu İş Artık Animasyonlara da Girdi Ya...

Gören de oğlumun TV karşısından kalkmadığını sanacak ama size bir sır vereyim mi? Ben aslında o animasyonları kendim için açıyorum :)))


Hadi size bir tane daha...

Özet
2013 yapımı "Zamanda Yolculuk" (Saving Santa) adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Bernard, Noel Baba'nın geyiklerinin bakıcısı olarak çalışan elftir. Ama -nasıl oluyorsa- dahi bir mucittir ve müthiş bir makine icat etmiştir. İnsanların kaybetmiş oldukları Noel heyecanını geri kazanmalarını sağlamak amacıyla yapılmış bir hatıra makinesi. Bernard, icat ettiği makinesinin tanıtımını muhteşem bir şekilde yapar. Ama ne yazık ki bu makine pek itibar görmez. Umutsuzluğa kapılan Bernard evinin yolunu tutarken çok kötü bir şey olur ve Noel Baba kötü adamlar tarafından kaçırılır. Noel Baba'yı kurtarmak ise bizim tuvalet bekçisi Bernard'a düşecektir. 

Künye
Filmde Bernard'ı Martin Freeman seslendiriyor. Yani bizim şu Hobit filminin baş aktörünü oynayan adam.

Yorum
Film hoş bir film. (Artık) sıradanlaşmış zamanda yolculuk yöntemiyle ilerleyen ve çözülen bir film. Tabi çocuğunuz sevebilir. Hem kız çocuklarına hem de erkek çocuklarına hitap edebilecek bir film. Hiç ama hiç bir işiniz yoksa size bile hitap edebilir.

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Zaman makinesi değil de şu ışınlama makinesini bulan için çok dua edeceğim. Zira seyahat / yolculuk hiç sevmem... :)))

"Yaman Tilki" Animasyonlara Devam...

Yaz tatili gireli gelmiş geçmiş bütün animasyonlara tekrar attığımız gibi yenilerini de keşfediyoruz. İşte onlardan biri...

Özet
2009 yapımı "Yaman Tilki" (Fantastic Mr. Fox) adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Bay Tilki, hırsızlığıyla ünlüdür. Daha da önemlisi yakalanmamasıyla ünlüdür. Zaman içerisinde Bay Tilki, kendisi gibi hırsız olan muhteşem bir Bayan Tilki bulur ve evlenir. Tam bu sıralarda iş üstündeyken yakalanır ve hırsızlıktan men edilir. Çok sevdiği hırsızlıktan vazgeçmek ve gazetecilik yapmak zorunda kalır. Ama monoton iş hayatı ve aynı monotonluktaki aile hayatı Bay Tilki'yi fena bunaltır. Eski günlerini özleyen Bay Tilki, yeniden hırsızlığa soyunur. Tabi bunun bedelini ağır ödeyecektir. 

Künye
Filmin orijinal seslendirmesinde Bay Tilki'yi George Clooney ve Bayan Tilki'yi de Meryl Streep yer alıyor.

Yorum
Filmin senaryosu İnanılmaz Aile'ye çok benziyor. Ama çekim teknikleri ve animasyonlar hiç bir filme benzemiyor. Filmcilik adına izlenebilir belki ama İnanılmaz Aile'yi izlediyseniz size katacağı fazla bir şey yok.

Hayata İyi Seyirler...