8 Aralık 2012 Cumartesi

Acaba "Benim Adım Sam" Mi???

Çok duygusal biri olduğum söylenemez, ama içimdeki merhamet duygusu her zaman çok baskın olmuştur. Bu yüzden çevremdeki engelli insanlara karşı hep bir yakınlık duymuşumdur. Engelli insanların binlerce sorununun olduğunu bilirim, ama böylesiyle hiç karşılaşmamıştım.

2001 yapımı "Benim Adım Sam" (I am Sam) adlı filmden bahsediyorum. Filmimize bir göz atalım. Bir cafede garson olarak çalışan zihinsel engelli Sam, iyi niyetli, güler yüzlü, çalışkan biridir. Sam'in hayatı son derece düzenli ve durağandır. Kendisi gibi olan diğer arkadaşlarıyla  her ay buluşup video izler ve hayran oldukları Beatles'tan konuşurlar. Sam'in hayatı, evlilik dışı bir ilişkiden olan Lucy'nin doğmasıyla birden bire değişir. Çünkü Lucy'nin annesi, bebeği doğurur doğurmaz Sam'a bırakıp kaçar. Kucağındaki bebekle ne yapacağını şaşıran Sam, bir kaç dostun yardımıyla Lucy'yi 6 yaşına kadar getirmeyi başarır. Ne zaman ki küçük Lucy, sosyal hizmetler tarafından Sam'in elinden alınır, Sam'in velayet mücadelesi başlar. Sam'in bu iş için bulacağı avukat, henüz hiç bir davayı kaybetmemiş, materyalist dünyanın tipik bir kadını olan Rita olacaktır. Peki, Sam kızının velayetini alabilecek midir? Yoksa hakim duygularına göre değil, mantığına göre mi karar verecektir?

Film, Hollywood'un gelmiş geçmiş en dramatik filmlerinden. Sam'i canlandıran Sean Pean'in performansı muhteşem. Avukat rolünde izlediğimiz Michelle Pfeifer da oldukça başarılı.

Hayattan hemen umudunuzu kesen biriyseniz, sabırsız biriyseniz ya da çok yakınınızda Sam gibi biri varsa mendillerinizi hazırlayın ve filmi izleyin. Çıkaracağınız çok der bulabilirsiniz.

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: