28 Haziran 2013 Cuma

"Alacakaranlık Efsanesi" Serinin 1. Filmi...

Bu yazıyı bir iki ufak değişiklik yaparak yeniden yayınlıyorum.

Yaz tatili girince benim şu liseli bebelerin hayranı oldukları şu filmlere bir göz atayım dedim. 
Ve elbette ki Alacakaranlık Serisiyle işe başladım. Aslında serinin tüm filmlerini bir günde izleyip bitirdim. Ancak spoiler vermek istemediğim için hepsini bir yazıda yazmayacağım. 
Ya ben yaşlanmışım, ya da bu gençlerin "iyi film" anlayışlarında bir sorun var. "Alacakaranlık Efsanesi" (Twilight) filmin gösterime girdiği gün sınıflarımdaki öğrencilerin yarısı okulu kırdı. Ertesi gün filmi öyle anlattılar, öyle anlattılar ki "E peki, bir izleyelim bakalım" dedim. Vampir filmlerini severim ya, zannediyorum ki bir şaheser izleyeceğim, gece korkudan sıçrayarak uyanacağım. Ama nerede? Al "Kız ve Kurt" filmini, çak "Alacakaranlık"a.
Konusundan falan hiç bahsetmeyeceğim. Ama yazık yazık. Vampir filmlerinin (kitaplarının) bir kurgusu vardır. Bir sürü kuralı, kendi içinde tutarlı yanları vardır. Aynada görüntülerinin yansımaması gibi. Güneş ışığına çıkamamaları gibi. Davet edilmedikleri hiç bir yere giremedikleri gibi. Sivri dişlerinin olması gibi, gibi gibi gibi... Ama bu film, kural falan tanımamış. Hem de basit bir senaryo uğruna. O kadar tuhaf ki vampir olmayan kız, vampirlerden daha soluk benizli. Oyunculuklar berbat (Esas kız Bella hariç). Romantizm, arabesk düzeyde. İçinde aşk da olan bir vampir filmi değil, içinde vampir ögeler de bulunan bir aşk filmi desek daha doğru.

Bunu da beğenler var tabi ki. ama bence vampir filmi dediğin "Blade" gibi olur. Bir kuralı yıkarken kurguyu yıkmaz. Vampir filmi dediğin "Underworld" gibi olur. Işıklandırmasıyla, kostümüyle, görsel efektiyle, her şeyiyle göz doldurur. Vampir filmi dediğin "Vampirle Görüşme" gibi olur. Oyuncusu, oyunculukları, senaryosuyla hafızanızda iz bırakır.

Vaktiniz varsa başka vampir filmleri izleyin. Ya da yukarıda saydıklarıma tekrar atın.

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: