Yeni bir film kategorisi çıkmalı bence: "Romantik Trajikomedi" gibi bir şey olmalı adı. Çünkü bugün bir film izledim başka türlü sınıflandıramadım kafamda. Ancak böyle kategorize edebildim. Son zamanların yükselen filmlerinden. Bilirsiniz, pek çok dalda Oscar'a aday olan 2012 yapımı"Umut Işığım" adlı film.
Hikayeye bir bakalım. Pat (Bradley Cooper), karısını evinin banyosunda başka bir adamla uygunsuz halde yakaladıktan sonra kafayı yemiş ve 8 yıl tedavi görmüş genç bir adamdır. Üstelik, saldırgan tavırları yüzünden kanunen karısına 150 metreden fazla yaklaşamama cezası almıştır. Uzun süren tedaviden sonra Pat, anne - babasıyla aynı evde yaşamak üzere hastaneden taburcu olur ancak normal hayata adapte olmakta epeyce zorlanır. Zira kafayı eski eşi Nicky ile arasını düzeltmeye takmıştır ve bu yolda kimseyi dinlememektedir. Pat'in geri döndüğünü duyan eski bir arkadaşı Pat'i yemeğe davet eder. Ancak o yemeğe bir kişi daha davetlidir. Ev sahibi olan hanımın yine manik depresif kız kardeşi Tiffany (Jennifer Lawrence). Karısına yaklaşamayan Pat için Tiffany yepyeni bir umut ışığıdır. Çünkü Tiffany, Pat ve karısı arasındaki haberci güvercin olmayı kabul edebilecek yegane çatlak insan olacaktır.
Film ilginç. Senaryo güçlü. Oyunculuklar muhteşem. En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ına aday olan ancak heykelciği kucaklayamayan Bradley Cooper'a çok yazık olmuş diyorum. Lincoln'ü canlandıran Daniel Day-Lewis'le kapışırlarmış. Ama En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kapan Jennifer Lawrence için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Daha doğrusu bilmiyorum, çünkü bu dalda Oscar'a aday olan diğer kadın oyuncuları izlemedim. İzlersem, o konuyla ilgili fikirlerimi de paylaşırım.
Filmde Pat'in babasını oynayan Robert De Niro da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında adaydı ancak Django'daki ödül avcısını canlandıran muhteşem oyuncu Christoper Waltz'a yenildi.
Filmi tavsiye ediyorum. İzleyin, filmi bırakın, oyunculukları izleyin. Bir de benim şu yeni türettiğim "Romantik Trajikomedi" türünü kavramaya çalışın:)))
Hayata İyi Seyirler...
Hikayeye bir bakalım. Pat (Bradley Cooper), karısını evinin banyosunda başka bir adamla uygunsuz halde yakaladıktan sonra kafayı yemiş ve 8 yıl tedavi görmüş genç bir adamdır. Üstelik, saldırgan tavırları yüzünden kanunen karısına 150 metreden fazla yaklaşamama cezası almıştır. Uzun süren tedaviden sonra Pat, anne - babasıyla aynı evde yaşamak üzere hastaneden taburcu olur ancak normal hayata adapte olmakta epeyce zorlanır. Zira kafayı eski eşi Nicky ile arasını düzeltmeye takmıştır ve bu yolda kimseyi dinlememektedir. Pat'in geri döndüğünü duyan eski bir arkadaşı Pat'i yemeğe davet eder. Ancak o yemeğe bir kişi daha davetlidir. Ev sahibi olan hanımın yine manik depresif kız kardeşi Tiffany (Jennifer Lawrence). Karısına yaklaşamayan Pat için Tiffany yepyeni bir umut ışığıdır. Çünkü Tiffany, Pat ve karısı arasındaki haberci güvercin olmayı kabul edebilecek yegane çatlak insan olacaktır.
Film ilginç. Senaryo güçlü. Oyunculuklar muhteşem. En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ına aday olan ancak heykelciği kucaklayamayan Bradley Cooper'a çok yazık olmuş diyorum. Lincoln'ü canlandıran Daniel Day-Lewis'le kapışırlarmış. Ama En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kapan Jennifer Lawrence için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Daha doğrusu bilmiyorum, çünkü bu dalda Oscar'a aday olan diğer kadın oyuncuları izlemedim. İzlersem, o konuyla ilgili fikirlerimi de paylaşırım.
Filmde Pat'in babasını oynayan Robert De Niro da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında adaydı ancak Django'daki ödül avcısını canlandıran muhteşem oyuncu Christoper Waltz'a yenildi.
Filmi tavsiye ediyorum. İzleyin, filmi bırakın, oyunculukları izleyin. Bir de benim şu yeni türettiğim "Romantik Trajikomedi" türünü kavramaya çalışın:)))
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder