Ben ilkokuldayken çıkmıştı “Transformers” oyuncakları. Sınıftaki erkeklerin hepsinde büyüklü küçüklü, rengarenk ve şekilden şekilden şekle giren robot arabalar görmeye başlamıştık. Arabalara ve robotlara karşı en ufak bir ilgi beslemeyen ben bile o oyuncaklarla biraz oynamıştım. Yıllar sonra filmlerinin, çizgi filmlerinin ve çizgi romanlarının çıkacağını nereden bilebilirdim.
Ama tabi onların hepsi de çok tuttu.
Oyuncaklar çizgi romanlara ilham verdi, çizgi romanlar da filmlere
ve (elbette ki en yağlı hedef kitle çocuklar olduğu için) çizgi
filmlere...
Nitekim kısa süre içinde üç film
çekildi o muhteşem kurgu için. Yersiz yurtsuz kalan kimi robot
organizmalar kendilerine insanoğlunu dost edinirken, kimisi de
düşkünlüğü gururuna yediremeyip insanoğluna düşman oldu.
Dost Autobotların lideri Optimus Prime, izleyen herkeste hayranlık
uyandırdı. Kibirlilik timsali Megatron ise insanın tüylerini
diken diken edip sinirlerini bozdu. Autobot'ların ve Decepticon'ların
savaşı dillere destan oldu.
Diğer taraftan insanoğlu da ikiye
ayrıldı. Kimisi bu robot organizmaları kendine müttefik kabul
ederken, kimisi onları ucube düşmanlar olarak gördü. İş bu kez
de insanoğlunun da karıştığı büyük bir savaşa dönüştü.
Sonuç olarak biz sinemaseverler için
muhteşem bir görsel şölen, merak uyandırıcı bir bilim kurgu ve
tadına doyulmaz bir seyir keyfi ortaya çıktı.
Şahsen ben (ikinci filmi gereğinden
uzun ve biraz sıkıcı bulmakla birlikte) üç filmi de defalarca ve
severek izledim. Özellikle üçüncü filmi çok daha derli toplu ve
çok daha dahiyane buldum.
Son dönemlerde çekilen diğer bilim kurgular kadar ses getirmese de izlemenizi tavsiye ediyorum. İzleyin, hayal gücünüz genişlesin. İzleyin, ufkunuz açılsın.
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder