22 Temmuz 2013 Pazartesi

Vampir Avcısı Abraham Lincoln...

Bilgisayarımda uzun süre beklettiğim bir filmi dün TV yayınından izledim. Ve sonra da neden bu kadar beklettiğimi anladım. Özete ve künyeye bir bakalım, sonra da yorumlara geçelim.

2012 yapımı "Vampir Avcısı: Abraham Lincoln" (Abraham Lincoln The Vampire Hunter)'da Lincoln'ün taaa çocukluğuna inilmektedir. Hikayeye göre Abraham'ın annesi Abraham'ın çocukça bir davranışı yüzünden bir vampir tarafından ısırılır ve hayatını kaybeder. Abraham bu vicdan azabı sebebiyle 20'li yaşlarına kadar annesini ısıran vampiri bulup öldürmeye çalışır ama tüm girişimleri başarısız olur. Yıllarca aradığı fırsat ise bir gece kendiliğinden karşısına çıkıverir. Vampir Avcısı Henry, Abraham'ı eğitmeye karar verir. Ancak Henry'nin bir kaç şartı vardır. Çok çalışmak, dikkatli olmak, intikamı bir kenara bırakmak, aile kurmamak, arkadaş edinmemek, vb. Görünüşte tüm bu şartları kabul eden Abraham, bu kuralların hepsini tek tek yıkar. Mesela hukuk okur, evlenir, çocuk yapar, dostlar edinir, annesinin katilini arar; kısacası kendisine söylenenin hep tersini yapar. Hatta daha sonra işi daha da büyütür ve Amerikan Başkanı olur. İşte o zaman yıllardır mücadele ettiği düşmanın aslında kölelik yanlılarından oluşan bir ordu değil, Amerika'yı ele geçirmek isteyen bir vampirler ordusu oluğunu anlar.

Filmin bir roman uyarlaması olduğunu söylemekte yarar var. Filmin yönetmeni ise Kazak asıllı Timur Bekmambetov. Filmin yapımcısı ise şu bizim çılgın adam Tim Burton. (Zaten böyle uçuk bir senaryoyu ancak Tim Burton filme çekebilirdi.)

Filmde Abraham Lincoln'ün gerçek hikayesinden yola çıkılmış. Avukat olması, eşiyle tanışması ve evlenmesi, çocuk sahibi olması, kölelikle mücadelesi, çok sadık arkadaşlara sahip olması, vb. E tabi bir de bunlara vampir avcılığı eklenmiş. Ama Lincoln 'ın gerçek sonunu bağlayamamışlar.

Gelelim filmle ilgili fikirlerime. Bence film pek çok açıdan talihsiz bir film. Örneğin 2012'de "Lincoln" adıyla bir film daha çekildi. (Çok kötü bir tesadüf.) Üstelik "Lincoln" de oynayan Daniel Day-Lewis bu filmle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını aldı. (Bu daha kötü bir tesadüf).

Ayrıca son 5 yıldır fantastik film seyircisinin, kötü Vampir filmlerine karnı epeyce doymuş durumda.

Ben bu filmin başını değil, hatta ilk 40 dakikasını bile değil. Sadece sonlarını beğendim. (Klasik bir 2. CD vakası yani)

Ha bu arada hakkını yemeyeyim. Hani şu atların üstünde geçen kovalama sahnesine hasta oldum.

Neyse sonuçta illaki vampir filmi diyorsanız izleyin. Ya da 'Vampirle Görüşme' 'ye bir tekrar atın.

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: