Evimizin
kütüphane büyüklüğündeki kitaplığında (eşim ve babam
sağolsunlar!) bir kitap serisi vardır: Atlas Vazgeçti. Yıllardır
okuyayım derim, bir türlü elim gitmez. Dün sinema kanallarında
kitabın filmine rastlayınca biraz kolaya kaçmaya karar verdim ve
kitapları okumaktansa filmleri izleyeyim dedim. Mübarek kanal iki
filmi üst üste yayınladı. İzle izle bitmedi. Gelin size az biraz
hikayeden bahsedeyim.
2011
yapımı “Atlas Silkindi” (Atlas Shrugged) ve 2013 yapımı "Atlas Silkindi: Bölüm 2" (Atlas Shrugged: Strike Part II) 2016'da geçmektedir.
(Kitaplarda geçmiş zamanda geçiyormuş, o ayrı mesele.) Hikayeye
göre dünya, küresel ekonomik krizle pençeleşmektedir. Vahşi
kapitalizm yüzünden zengin daha da zenginleşmiş, fakir daha da
fakirleşmiştir. Ekonomiyi yönetenler -özellikle siyasiler-
paranın tekelde toplanmasını engellemek için türlü entrikalara
başvurmuşlar; çoğunda da başarılı olmuşlardır. Ancak
Henry Rearden adlı iş adamı bu oyunlara gelmemiş ve metal sektöründeki
rekabete izin vermemiştir. Diğer taraftan makine sanayi şirketi
CEO'su olan genç ve hırslı Bayan Taggart şirketinin batmakta
olduğunun farkındadır. Şirketini iflastan kurtarmak içinse büyük
bir hamle yapmak zorundadır. Bay Rearden ve Bayan Taggart'ın bu
durumların altından kalkabilmelerinin tek yolu işbirliği
yapmaları olacaktır. Bay Rearden ve Bayan Taggart, Colorado'nun en
güvenli demiryolu ağını örecekler ve en güçlü demiryolu
şirketi olacaklardır. Ancak kurtuluşa giden bu yolun ne derece
zorlu ve gizemli olduğunu çok sonra fark edeceklerdir.
Filmde
hiç ünlü oyuncu yok. Sanırsınız ki bir Hollywood filmi değil,
bir Norveç filmi izliyorsunuz. Çok kötü bir film olmamasına
rağmen reytingleri oldukça düşük.
Filmi
takip etmek hiç kolay değil. Anlamak için türev-integral dinler
gibi dikkatli dinlemek gerekiyor. Konusunu anlamak bile 30 dakikayı buluyor.
Ama tabi bunda 3 kitaptan ve 2 filmden oluşmasının etkisi büyük.
Ama yönetmeni suçlayamayacağım çünkü konu çok ağır.
Zaten filmin yönetmeni Paul Johansson aynı zamanda John Q.'nun da yönetmeni ki John Q.'da da Amerikan sağlık sistemi tüm yönleriyle gözler önüne serilmişti. Sizin anlayacağınız, beyefendi seviyor böyle her açıdan bakmayı.
Ama
filmde kapitalizmin, sendikalaşmanın, sosyalizmin, komünizmin,
monarşinin ve oligarşinin hemen hemen her yönüne değiniliyor.
Çünkü bu sistemlerin hepsine farklı insanların gözlerinden
bakılıyor. Kişilerin bakış açılarını gözleyince hepsine hak
veriyorsunuz. (Gerçi bu durumlar kitaplarda daha yoğun ve daha
güzel anlatılıyormuş, o kadarını bilemeyeceğim. Merak
ediyorsanız, okuyun.)
Velhasıl
kelam; dünya ekonomisi temalı ender bir çalışma olması
sebebiyle farklı bir film olmuş.
İzleyelim
mi? İşadamıysanız yada olmak üzereyseniz, mutlaka izlemelisiniz.
Maaşlı çalışansanız, boşuna zaman harcamayın; derim ben.
Hayata
İyi Seyirler...
P.S. Serinin 3. filmi 2014'te yayınlanacak. İlk ikisine katlanabilirseniz üçüncüyü de bekleyin derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder