Gelecek kaygısı bir bilim kurgu filmi daha çektirmiş Hollywood yapımcılarına. Çoğu bilim kurguda olduğu gibi yine negatif fütürist bir tavırla. Ama bu kez meselenin sağlık boyutuna değinilerek. Gelin önce filmimize kısaca bir göz atalım.
2013 yapımı "Elysium" (Yeni Cennet) adlı filme göre 21. yüzyılın sonlarına doğru dünya kirlenmiş ve salgın hastalıklar artmıştır. Her yeri çöp götürmektedir ve insanlar yoksullukla boğuşmaktadır. Güvenlik ise robotik makinelerin insafına bırakılmış vaziyettedir. Peki multi-milyarderler bu işin neresinde dersiniz? Hiçbir yerinde. Onlar kendileri için uzayda, Elysium denen ultra teknolojik ve ultra rafine bir dünya kurup oraya yerleşmişlerdir. Yeryüzünde ne olup bittiği ise umurlarında bile değildir. Elysium, zenginlerin diyarıdır. Sıradan bir dünyalının Elysium'a giriş yapmasınınsa pek imkanı yoktur zaten. Zira kaçak yolcular yada mülteciler için çok ağır cezalar vardır. Gelelim bizim esas oğlana. Sıradan bir dünyalı olan Max'in, Elysium'a gitmekten başka çaresi yoktur. Zira Max, fabrikada çalışırken ağır bir kaza geçirir ve en üst seviyeden radyasyona maruz kalır. Şimdi Max'in güvenliği aşıp, Elysium'a girip tedavi olabilmesi için sadece beş günü vardır.
Filmde Max'i Matt Damon canlandırıyor. Elysium'un kötü kalpli savunma bakanına ise Judie Foster hayat veriyor. Filmin senaristi ve yönetmeni ise Neill Blomkamp.
Filmle ilgili fikirlerim ne mi dersiniz? Eğer bu bir roman olsaydı eminim çok daha güçlü olurdu. Eminim çok satanlar listesine girerdi. Ama bu şekilde iken sanki kötü bir roman uyarlaması gibi olmuş. Mesela kirlenmiş dünya hayatı da Elysium'un kendisi de çok iyi verilememiş. Özellikle Elysium, çok çok zayıf kalmış. Matt Damon'da ise hala Jason Bourne karizması arıyorum ama maalesef beyefendi son iki filminde de beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Velhasıl kelam, bilim kurgu ve aksiyon seviyorsanız, mutlaka izleyin. Sadece beklentilerinizi biraz düşük tutun, o kadar.
Hayata İyi Seyirler...
2013 yapımı "Elysium" (Yeni Cennet) adlı filme göre 21. yüzyılın sonlarına doğru dünya kirlenmiş ve salgın hastalıklar artmıştır. Her yeri çöp götürmektedir ve insanlar yoksullukla boğuşmaktadır. Güvenlik ise robotik makinelerin insafına bırakılmış vaziyettedir. Peki multi-milyarderler bu işin neresinde dersiniz? Hiçbir yerinde. Onlar kendileri için uzayda, Elysium denen ultra teknolojik ve ultra rafine bir dünya kurup oraya yerleşmişlerdir. Yeryüzünde ne olup bittiği ise umurlarında bile değildir. Elysium, zenginlerin diyarıdır. Sıradan bir dünyalının Elysium'a giriş yapmasınınsa pek imkanı yoktur zaten. Zira kaçak yolcular yada mülteciler için çok ağır cezalar vardır. Gelelim bizim esas oğlana. Sıradan bir dünyalı olan Max'in, Elysium'a gitmekten başka çaresi yoktur. Zira Max, fabrikada çalışırken ağır bir kaza geçirir ve en üst seviyeden radyasyona maruz kalır. Şimdi Max'in güvenliği aşıp, Elysium'a girip tedavi olabilmesi için sadece beş günü vardır.
Filmde Max'i Matt Damon canlandırıyor. Elysium'un kötü kalpli savunma bakanına ise Judie Foster hayat veriyor. Filmin senaristi ve yönetmeni ise Neill Blomkamp.
Filmle ilgili fikirlerim ne mi dersiniz? Eğer bu bir roman olsaydı eminim çok daha güçlü olurdu. Eminim çok satanlar listesine girerdi. Ama bu şekilde iken sanki kötü bir roman uyarlaması gibi olmuş. Mesela kirlenmiş dünya hayatı da Elysium'un kendisi de çok iyi verilememiş. Özellikle Elysium, çok çok zayıf kalmış. Matt Damon'da ise hala Jason Bourne karizması arıyorum ama maalesef beyefendi son iki filminde de beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Velhasıl kelam, bilim kurgu ve aksiyon seviyorsanız, mutlaka izleyin. Sadece beklentilerinizi biraz düşük tutun, o kadar.
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder