Geçenlerde 12. sınıflarda ders
esnasında bir espri yapayım dedim, “Sefiller”le ilgili. Yapmaz
olaydım, esprim boşa gitti. Sebep? Sebep şu: Kimse okumamış ki
Sefiller'i. Yazık bize yazık. Seneye bu çocukları Türkiye'nin en
iyi üniversitelerinde göreceğiz ama nasıl? Hadi üniversiteye
cahil cüheyla gitmesinler diye hazırladım Sefiller'i (hani şu
2012 yapımı Hugh Jackman'ın oynadığı opera uyarlaması olanı),
hazırladım sunularımı ve konu anlatımlarımı. Girdim sınıfa,
üç saat Sefiller'i anlattım. Tabi sadece Sefiller'i de değil;
dönem özelliklerini, karakter analizlerini, Napolyon'u, Fransız
Devrimini, Fransız Edebiyatını, Victor Hugo'yu.... Oohooooo...
Anlattım da anlattım.
Sonra hızımı alamadım. Hadi
dedim bir de Amerikan Edebiyatından bir şey anlatayım. Amerikan Edebiyatı da biraz tehlikelidir, malum. Dikkatlice bir roman seçtim. John Steinback'ten “Fareler ve İnsanlar” (Of Mice And Men). Gelin hikayeyi önce
size bir anlatayım, sonra da sınıfa anlatırım.
Amerika'daki Büyük Buhran
döneminde geçen hikayeye göre Lennie ve George çok eski iki
arkadaştırlar. Ama alışık olduğumuz türden bir arkadaşlık
değil bu. Lennie iri yarı, güçlü kuvvetli ama ne yazık ki
zihinsel engelli bir adamdır. Bunun yanında çok da duygusal ve
saftır. Yumuşak şeyleri okşamaktan çok hoşlandığı için de
cebinde hep fare taşır. En sevdiği şey ise George'un her gece
yatmadan önce satın alacakları çiftlikle ve besleyecekleri
tavşanlarla ilgili hayallerden bir parça dinlemektir. George içinse
bunlar hayal değil amaçtır. George güçlü, çalışkan, dikkatli
ve zeki biridir. Ancak çocukluğundan beri Lennie'yi sırtındaki
kambur gibi taşımaktadır. Hatta Lennie yüzünden başına
gelmeyen kalmamıştır. Ama yine de Lennie'yi başından atıp
hayatını onsuz geçirmeye gönlü el vermez. En son yine Lennie
ikisininde başını belaya sokunca iki arkadaş çalıştıkları
çiftlikten hızla kaçarlar ve başka bir çiftliğe sığınırlar.
İşte o hazin hikaye, burada başlar.
Romanın 1992 yılında
çekilmiş olan aynı adlı filminde Lennie'yi usta oyuncu John
Malkovich oynuyor. Karakterin ne kadar iyi canlandırıldığını
siz düşünün artık. George'u ise Gary Sinise oynuyor. Ki
kendisi filmin yönetmenliğini de üstlenmiş.
Film biraz ağır aksak yürüyor.
Çok az yerinde kalp atışlarınızı hızlandırdığı da oluyor. Ama çoğunlukla festival filmi tadında diyebiliriz. Ama izleyin.
Mutlaka izleyin. Zira romanın tıpatıp aynısı. Bilginiz olur,
fikriniz olur. Seversiniz yani.
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder