28 Nisan 2017 Cuma

"Sully" Şu Kimsenin Ölmediği Uçak Kazası...

Sıradan insanların büyük kahramanlıklar gösterdiği hikayeler çok dokunaklı oluyor. İşte o tür filmlere bir örnek...
ÖZET
2016 yapımı "Sully" adlı film dramatik bir olayın değerlendirmesini yapıyor. Hikayeye göre Chesley Sullenberger (Sully) adlı tecrübeli pilot, mürettebatıyla birlikte 155 kişilik bir uçağı New York'tan havalandırır. Ancak daha bir kaç dakika sonra uçak kuş sürüsüyle çarpışır ve kanatlardaki iki motor da ölür. Uçak, hava alanına dönemeyecek kadar bitik vaziyettedir. Tecrübeli Pilot Sully, yardımcı pilotuyla birlikte tez ve riskli bir karar alıp uçağı Hudson nehrine indirmeyi başarır. Bu sarsıcı ama başarılı iniş sayesinde 155 kişi de sağ kurtulur. Ama Sully ve yardımcı pilot şimdi 155 kişinin canını tehlikeye atmakla suçlanmaktadırlar. İki pilotun yargı süreci işte böyle başlamıştır.

KÜNYE
Filmde Sully'yi Tom Hanks ve yardımcı pilotu da Aaron Eckhart oynuyorlar. Filmin yönetmeni ise Clint Eastwood. Filmin bir kaç sene önce yaşanmış gerçek bir hikayeden uyarlandığını söylemeye gerek yok herhalde. AAA! Söyledim :)

YORUM
Hikaye gerçekten çok dokunaklı. Ne yaparsanız yapın; illa ki iş bilmez birine kendinizi anlatmak zorunda kalabilirsiniz. Burada da tecrübeli pilotun başına gelen odur...

Filmde bir kaç boş sahne var. Yolcuların uçağa binme sahneleri biraz gereksiz olmuş.

Bir sondan bir baştan anlatıldığı için takip etmesi zaman zaman zorlaşabiliyor. Ama basit bir hikaye olduğu için kolay anlaşılıyor. 

Filmin işlenişi çok hoş. Yolcuların yaşadıklarından ziyade. pilotların yaşadıklarına odaklanmak daha güzel olmuş. 

Ben beğendim. Mutlaka izleyin derim.

Hayata İyi Seyirler..

P.S. Hikayenin gerçek kahramanı Bay Sullenberger daha sonra Amerikan Parlamentosunda parlamenter olarak seçilmiştir. 

21 Nisan 2017 Cuma

"Jurassic World" Devamının Devamı...

Jurassic Park filmlerinin devamı yıllar sonra geldi. Çocukken çok sevmezdim dinozorların hikayelerini. Ergenlikte de sevmedim. Üniversite çağlarındayken Jurassic Park'lar yoktu. Şimdi belki severim canavarların hikayelerini diyerek izledim Jurassic World'u. Ama canavarlar hala aynı canavarlar. İnceleyelim efendim...

ÖZET

2016 yapımı “Jurassic World” bilim kurgu türünde. Serinin devam filminde eskiden dinozor hayvanat bahçesi olarak izlediğim bahçe artık büyümüş büyümüş büyümüş adam olmuştur. Dinozorlar uzman ellerde bakılmakta ve seçkin turistler son derece güvenli ortamlarda gezilere katılmaktadır. Üstelik dinozorlar sirk gösterisi türünde gösteriler bile yapmaktadırlar. Hatta ve hatta işler o kadar ilerlemiştir ki artık seyircileri daha fazla etkileyebilmek için çok daha büyük dinozorlar melezleştirilmiştir. Bu yeni melez dinozor türü, diğerlerinden çok daha büyük, çok daha zeki ve çok daha vahşidir. Dinozor parkı yöneticileri adeta orantısız bir canavar yaratmıştır. Bu korkunç dinozor kısa sürede muhteşem bir plan yaparak güvenlik duvarını aşmayı başarır. Korku dolu kovalamaca ve ölüm kalım savaşı işte böylece başlamış olur.

KÜNYE
Filmde bir kaç tanıdık isme rastlıyoruz. Chris Pratt gibi, Bryce Dallas Howard gibi. Filmin yönetmeni ise Colin Trevorrow. Beyefendiyi gelecek sene Star Wars 9'un yönetmeni olarak da izleyeceğiz. 

YORUM
Film tabi ki bir görsel şölen. Yıllar önce Jurassic Park'ı ilk izlediğimizde -ki o zamanlar dinozorların hareketleri bile titrek titrekti- büyülenmiştik. Aynı büyünün yarısı bile bu filmde yok tabi. Zaten çirkin çirkin yaratıklar... Seyir keyfi bile vermiyor. 

Senaryo da eh işte. Bir kaç güzel fikir dışında fazla bir şey yok.

Ama yeni film için sinyal vermeyi unutmamışlar tabi. Devamı gelecek yani.

Eğer kafanız götürecekse izleyin. Hem de 3D izleyin. Ya da bırakın izlemeyin. Nasıl olsa sonunu biliyorsunuz.

Hayata İyi Seyirler... 

"PATRON BEBEK" BU SENENİN İLK ANİMASYONU...

İki hafta önce izlediğim animasyon filmi iki hafta sonra yazabiliyorum. Artık izlemeyen kalmadı. Size hava atacak değilim. Sadece filmle ilgili yorum yazabilmek için yazıyorum. Başlayalım efendim...

ÖZET

2017 yapımı “Patron Bebek” (The Boss Baby) adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Tim, mutlu bir ailenin biricik oğludur. Tim'in anne ve babası tüm zamanlarını Tim'e vermektedirler. Henüz 7-8 yaşlarında olan Tim kendini adeta dünyanın en şanslı çocuğu gibi hissetmektedir. Ancak bir gün Tim'e bir erkek kardeş gelir ve resmen büyü bozulur. Tim'in anne ve babası tüm zamanlarını ve enerjilerini bebeğe vermeye başlarlar. Bu durum asla Tim'in kaldırabileceği bir durum değildir. Tim sürekli olarak bebekten rahatsız olduğunu -daha doğrusu bebekte bir anormal olduğunu- dile getirse de bir türlü ailesini inandıramaz. Ta ki bir gece bebeğin -ya bebek görünümlü iş adamının- gizlice yaptığı telefon konuşmasına şahit olana kadar...

KÜNYE
Filmde bol miktarda ünlü isim, karakterlere seslerini hediye etmiş. Ama saymaya gerek yok. Malum biz Türkçe Dublaj seyrediyoruz.

YORUM
Film eğlenceli bir animasyon. Çok patlak espri ögelerine de sahip. Ama yeterince komik değil. Filmdeki espri miktarı biraz daha köpürtülebilirdi. Hele bir de Türkçe dublajda bir kaç esprinin daha gümbürtüye gitmesiyle iyice azalmış komik sahne sayısı.

Filmdeki mantık hatalarını görmemek de aptalca olur tabi. Takım elbiseli ve evrak çantalı bebeğin anne babasının bu durumu göz ardı etmesi falan... Olmuyor yani...

Ama bütüne bakıldığında güzel bir giriş, güzel bir gelişme ve tatmin edici bir mutlu son görmek güzel tabi.

Demem o ki izleyin. Hatta mümkünse sinemada. Yalnız film 3D haberiniz olsun. Küçük çocuğunuzu götürmeden önce iyice düşünün. Yoksa benim gibi en arka sıradaki merdivende oturarak izlemek zorunda kalırsınız.


Hayata İyi Seyirler...

12 Nisan 2017 Çarşamba

"Alice Hariakalar Diyarında" İki Film...

Yine çocuk filmi mi yetişkin filmi mi karar veremediğim bir filmden bahsetmek istiyorum size. Bir film serisi daha doğrusu... Daha iki tanesi çekildi ama eminim er ya da geç devamı gelir...

ALİCE HARİKALAR DİYARINDA (2010)alice in wonderland the movie ile ilgili görsel sonucu
2010 yapımı “Alice Harikalar Diyarında” (Alice in Wonderland) adlı film fantastik türde. Hikayeye göre Alice 19 yaşında genç bir kızdır. Soylu bir ailenin sarışın güzel kızı olduğu için de fark edilmesi uzun sürmez.  Bir gün Alice annesiyle birlikte büyük bir davete katılır. Genç Alice bu davette emrivakilerden kaçmaya çalışırken bahçede zıplayıp duran bir tavşan olduğunu ve tavşanın bir delikten içeri girdiğini görür. Tavşanın girdiği deliğe doğru ve coşkuyla yaklaşınca birden olanlar olur ve o efsanevi hikaye başlamış olur. Alice, kızıl kraliçeyle ilgili eski bir meseleyi halletmek için geçmişe yolculuk yapmak zorunda kalacaktır...


ALİCE HARİKALAR DİYARINDA: AYNANIN İÇİNDEN (2016)
looking through the glass alice ile ilgili görsel sonucu
2016 yapımı film diğerinin devam filmi. Tavşan deliği Alice'e yaramıştır. Büyük maceralara atılma konusunda epeyce cesaret kazanan Alice, büyük bir geminin kaptanı olarak dünyayı dolaşmıştır. O artık kendi kararlarını alabilen olgun kişilikli bir genç kadın olmuştur. Yine bir gün Alice kendi özel meseleleriyle uğraşırken aynanın diğer tarafından bir sinyal alır. Genç hanım bu kez yardım için çağrılmaktadır. Zira Şapkacı ölmek üzeredir ve O'na Alice'ten başka kimse yardım edememektedir...

KÜNYE
Her iki filmde de temel olarak aynı karakterleri görüyoruz. Alice rolünde Mia Wasikowska, şapkacı rolünde Johnny Depp'i, Beyaz Kraliçe rolünde Anna Hathaway'i, Kızıl Kraliçe rolünde Helena Bonham Carter vb. İlk filmin yönetmen koltuğunda ise çılgın yönetmen Tim Burton'ı görüyoruz. İkinci filmde ise yönetmen koltuğunda James Bobin oturuyor. Kendisini Puppets'ın yönetmenliğinden tanıyoruz. 

YORUM
Filmin senaryoları bence yetişkinler için. Ya da dahi çocuklar için...

Diğer taraftan işleniş, müzikler, kostümler ve efektler çocuklar için fazla iyi. Bu kadar emeğe değer miydi bilemiyorum. Ama Tim Burton sever. Onu da biliyoruz yani...

Filmlerin kötü yanı bence şu. Alice'in özel hayatına fazlaca yer veriliyor. Belki de Alice tavşan deliğinde yada aynanın diğer tarafında daha uzun süre kalsa daha iyi olurdu. Böylece Şapkacıyla, Beyaz Kraliçeyle ve diğerleriyle daha fazla tanışmış olurduk.

Daha da ilginci Alice diğer tarafa gider gitmez bu tarafı unutuyor. Alice'in hayatıyla bu tarafın hiç bağlantısı yok gibi. Gerçek hayatına geri dönmeye çalışmıyor. Orada kalmaya da çalışmıyor. Alice diğer taraftakileri umursuyor ve onların sorunlarını karşılıksız çözmeye çalışıyor. Ama diğer taraftakiler Alice'i tanımıyorlar bile. Sen nasılsın bile demiyorlar. Alice'i sadece seviyorlar. Yani aslında bayağı benciller. Ne ilginç değil mi?

Bu sebeple yarım kalan bir şeyler var. Ama bu boşluğu çocuklar görmez; göremez. O yüzden diyorum ya zaten. Ne çocuk filmi; ne de etişkin filmi. Arada derede bir şey işte. Eğer daha önce “Tale of Tales, Muhteşem ve Kudretli Oz” gibi filmleri izleyip beğendiyseniz; bunu da beğenirsiniz.


Hayata İyi Seyirler...

"Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden"

Ninja Kaplumbağaların benim gözümde çok özel bir yeri vardır. Ben ilkokuldayken tv'de her gün çıkardı. Okuldan gelir gelmez kardeşimle birlikte tv'yi açar ve Kaplumbağaları izlerdik. Şredır'a bayılırdık. Roxtedi ve Biibop'a çok gülerdik. Breyn'i şaşkınlıkla izlerdik. Teknodrom'da geçen sahnelerin hepsi bir harikaydı. Kanalizasyondaki sahneler bile bu kadar zevkli değildi. Tabi sonra büyüdük. Zaten Kaplumbağalar da yayından kalktı.

Derken Kaplumbağaların filmi çıktı. Film berbattı ve devamı gelmedi. Ve yıllar sonra bir film daha çıktı. Bu yeniydi. Yeni teknoloji, yeni makyaj, yeni görsel efektler ve yeni senaryo. O da eh işteydi.

Ve sonra bu malum film çıktı. Nihayet... Shreider, Roxteddy ve Beabop İşte beklediğimiz kötü adamlar bunlardı. Böylece derhal izlemeye koyulduk. Gelin size filmden bahsedeyim efendim...

out of the shadows ile ilgili görsel sonucuÖZET
2016 yapımı “Ninja Turtles: Out of the Shadows” yine bilim kurgu türünde. Hikayeye göre ilk filmdeki olaylardan sonra Kaplumbağalar kimlik bunalımına girmiştir. Kimi insanlar mutant kaplumbağaların varlığına inanmamıştır; kimi de yokluğuna. Kimileri onları bir fırsat olarak görmüştür; kimi de tehdit olarak. Bu durum kaplumbağaların iyice deliğe tıkılmalarına sebep olmuştur. Ama genç ninjaları oradan çıkaracak bir gücün gelişi yakındır. Çünkü Krang denen alçak dünyayı ele geçirmek için planlarını yapmıştır ve Shredder'ı örgütlemiştir. Shredder da iki tutuklu mahkum Bebop ve Rocksteady'yi mutasyona uğratarak hizmetine almıştır. Şu durumda Kaplumbağalar için delikten çıkma zamanı gelmiş gibi gözükmektedir...

KÜNYE
Filmde April'ı yine Megan Fox oynuyor. Başka detaya gerek yok.

YORUM
Film güzel değil. Eskiden izlediğimiz serüvenlerin yanına bile yaklaşamaz.

Bir de çok tiksinç. O beyin kafalı beyin iğrenç olmuş. İzlemekte zorlandım.

Rocksteady ve Bebop yeterince salak ve eğlenceli değillerdi.

Sensei her zamanki gibi çok iyiydi.

Bu filmlerin reytingi asla 6.0'ın üstüne çıkamaz çünkü Kaplumbalar seyir keyfi vermiyor. Çizgi filmlerdeki sevimliliklerinden eser yok çünkü.

Ama çekiliyor işte filmler. Bakın bu ikincisiydi. İnşallah 3.'sü çıkmaz. Zira izlemek zorunda kalıyoruz :)))


Hayata İyi Seyirler...

"Gece Hayvanları" Gerilim Seviyorsanız İzleyin...

Çok sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine bir film izledim. Film portalında görüp geçtiğim bir film. Görüp geçiyordum çünkü ben korku ve gerilim türlerini izlemem. Ama bunu izledim işte. Peki izlediğime değdi mi? Evet, değdi. Size de anlatayım efendim.

ÖZET
2016 yapımı “Gece Hayvanları” (Nocturnal Animals) adlı film gerilim türünde bir dram. Film iki kanattan ilerliyor. Film önce dramatik hikayeyle başlıyor. Hikayeye göre Susan evli bir kadındır. Evliliğinde de hiç mutlu değildir. Bir gün Susan, eski eşi Edward'dan gelen bir kargo alır. Kutuda Edward'ın yeni yazdığı kitabının bir kopyası bulunmaktadır. Edward Susan'ın bu kitabı değerlendirmesini istemektedir.

Susan “Gece Hayvanları” adlı kitabı açar ve işte o gerilim dolu hikayeyi okumaya başlar. Hikayeye göre Tony Hastings, karısı ve ergenlik çağındaki kızıyla beraber arabalarına binip bir yolculuğa çıkarlar. Gecenin bir vakti sakin geçen yolculuğun huzurunu bir araba dolusu ayyaş adam bozar. Ve olaylar hiç beklenmedik yerlere gider.

KÜNYE
Filmde Susan'ı Amy Adams oynuyor. Tony'yi ise Jake Gyllenhaal canlandırıyor. Başka tanıdık isimler de var çok önemli değil. Film Austin Wright'ın aynı adlı romanından uyarlama bir Tom Ford filmi.

YORUM
Film çok değişik. İki hikaye bir keşisip bir ayrılıyor. Adeta sarmal devam ediyor.

Filmin gerilim kısımları o kadar gerilim dolu ki bir ara nefes alamadığımı hissettim. Fakat ne yazık ki gerilim dolu dakikalar kısa sürdü ve o kısımlar da dramatik bir hikayeye dönüştü. Açıkçası “Barda” filminde ilk sahneden son sahneye kadar devam eden gerilimi aradı gözüm. Ama olmadı işte. (Gerilim sevmiyorum tamam ama madem yapıyoruz bir işi; tam yapalım ama değil mi?)

Size filmle ilgili daha çok şey söylemek isterdim ama o zaman çok spoiler vermek zorunda kalırım. Ben size şu kadarını söyleyeyim. Film sanki bir sanat filmi gibi. Bir sürü şey satır aralarında gizli. O yüzden dikkatli izlemek ve sonra da üstüne biraz kafa yormak gerekiyor. 

Eğer “Ben rahatlamak için izliyorum” diyenlerdenseniz izlemeyin. Ama “Yok aksiyona doydum, yok romantiğe doydum; yok değişik olsun” diyorsanız hiç beklemeyin izleyin derim.


Hayata İyi Seyirler...