Geçtiğimiz senelerde öğrencilerime
yaptığım anketlerde öğrencilerin, “en sevdiğin kitap”
bölümüne “Açlık Oyunları” yazdıklarını görüyordum.
Zevkine, zekasına ve okuma kapasitesine güvendiğim öğrencilere
kitabı sordum. Çok güzel yorumlar aldım. Ve kitabı okudum. Konu
gerçekten çok ilginç, kurgu da çok güçlüydü.
Ancak ne yazık ki hayal kırıklığına
uğradığım noktalar, beğendiğim noktalardan fazlaydı. Bir kere
kitapta çok özgün 2 fikir vardı. Birincisi, kitabın daha ta
başındaki kısım: “yiyecek takası” bölümü. Bu kısım
filmde çok detaylı ve çok ince işlenebilirdi, ancak maalesef çok
üstün körü geçilmişti. Bence o kısım, filmin en temel ve en
uzun ögelerinden birini oluşturmalıydı. Diğer bir özgün bir
fikir ise şu: “Her bir çocuk öldüğünde bir pare top atılır”
kuralı. Bu kural, filmde fena halde gözden kaçırılmıştı. 3
kötü çocuk ardarda öldü, ancak hiç top atışı duyulmadı; Ki
bu da film hatalarını hiç farketmeyen benim bile dikkatimi çekti.
Çünkü bu film hatası, kurguya çok ters düşen bir film
hatasıydı. Gelelim bir başka eksik noktaya: o köylü çocuğun, yani Peeta'nın,
eğitimler sırasında çok güçlü kollara sahip olduğunu
görmüştük. Biz de sandık ki film boyunca epey güç gösterisi
izleyeceğiz. Ya da o çocuğumuz öylesine kilit bir anda maharetini
sergileyecek ki hikayenin seyrini değiştirecek. Ama pek öyle can
alıcı bir sahne de yoktu. Ha unutmadan: "açlık" temalı bir filmde, insanların açlıktan kırıldıklarını düşünürsek o tombul yanaklı kızın, hiç de uygun bir oyuncu seçimi olmadığını da kolayca görebiliyoruz.
Nihayetinde ben filmi tekrar tekrar izlemeye değer bulmadım. Hatta kitabı okuyanlar, filmi izlemesinler ki kafalarındaki “Açlık Oyunları” imajı bozulmasın. Ama eğer “Ben kitap okumayı sevmem ama filmi de merak ediyorum” diyorsanız, filmi izleyin; ama yukarıdaki eksik noktaları da dikkate alın.
Hayata İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder