12 Ekim 2012 Cuma

"Savaş Atı"nın Arkasından Savaşa Gidilir mi???

Hayvanları hep sevmişimdir. Ama üstüne bir film çekilecek kadar derin hislere sahip olduğum söylenemez. Hayvan konulu filmleri de ya çok çocukça bulurum, ya da onlar zaten çocuk filmidir.

2011 yapımı "Savaş Atı" (War Horse) filminin adını duyduğumda da aynen pas geçtim. Ancak filmin yönetmeninin Steven Spielberg olduğunu öğrenince işler değişti ve filmi izledim.

Filmde fakir bir ailenin oğlu olan genç Albert ve onun çok sevdiği atının hikayesine şahit oluyoruz. Albert'ın atı 1. Dünya Savaşı esnasında bir süvariye satılıyor. Atının bir savaş atı olduğunu gören genç adam, onu bulmak için orduya yazılıyor ve savaşın en ön saflarında asker oluyor. Film kısaca böyle.

Gelgelelim ben filmin sadece 2 sahnesini beğendim. Bunların birincisi, filmin ilk 10-15 dakikasındaki, atın satılmasına kadar olan sahne. İkincisi de atın dikenli tellere takıldığı sahne. Filmin geri kalanını resmen ileri sararak izledim. Steven Spielberg'in savaş filmleri konusundaki tecrübesi de olmasa o kadarını da izleyemeyecektim. Belki de genç Albert'ın atına duyduğu sevgiye empati yapamadığım içindir, bilemiyorum. Diğer taraftan belki "at aşkı" bir başkadır ve bir atı olanlar için filmi izlemek daha büyük bir hazdır, onu da bilemiyorum. Belki atlarla ilgili ilk defa bu boyutta bir film yapıldığı için bu film bir boşluğu doldurmuş da olabilir.

Neticede ben filmi beğenmedim. Filme bir anlam veremedim. Bence izlemeseniz de olur. 

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: