9 Kasım 2012 Cuma

"Skyfall" Uçurur Mu, Düşürür Mü???

Sonunda şu olaylı film gösterime girdi? Hangi film mi? "007 James Bond Skyfall" tabi ki. Neden olaylı dediğimi biliyorsunuz sanırım. İstanbul'daki Tarihi Kapalı Çarşı'nın çatılarında Bond'un motorsikletle adam kovaladığı sahnelerle başlayan film.

James Bond severler bilirler. İngiliz ajanı 007'nin maceraları için 22 film çekilmiş, hepsi de çok iyi hasılat yapmıştır. Özellikle Daniel Craig'in oynadığı 21. ve 22. filmler (Casino Royale ve Quantum of Solace) yapımcıyı ihya etmiş, seyirciyi de çok büyük oranda tatmin etmiştir. “Çok büyük oranda” diyorum, çünkü bu filmler postmodern tekniklerle çekilmiş oldukları için, seyirciye sanki bir “Bond Klasiği” gibi değil de, nitelikli bir “Jason Statham” filmi gibi gelmişti. Bu sebeple olacak ki 23. film olan “Skyfall”da geleneksel ögelere geri dönülmüş ve daha fazla yer verilmiş olduğunu görüyoruz. 007'nin kendini “Bond, James Bond” diye tanıtması gibi. Bond'un hareket halindeki trenin üstünde takım elbiseyle yumruk yumruğa dövüşmesi gibi. Ya da “bu sefer kesin öldü” dediğiniz anda hayatta kalmayı başarması gibi. Ya da karşısına çıkan her güzel kadınla ayak üstü flört etmesi gibi.

Filmin senaryosuna gelince: Bond bu kez M'nin bir arbede sırasında kaybettiği bir bilgisayar sürücüsünün peşine düşüyor. Çünkü bu sürücü, dünya terörist listesinde adı geçen her İngiliz ajanının adını, yani “hainler listesi”ni barındırıyor. Bond, listeyi kaçırmaya çalışan bir adamı kovalarken trenin üstünde ölümüne bir dövüş başlıyor. Bu esnada Bond'a yardım etmesi için göderilmiş olan Eve adlı genç ve güzel ajan, elindeki silahıyla suçluyu nişan alıyor ancak ateş etmeye cesaret edemiyor. Bunu üzerine “M”, genç ajana “vur ve o sürücüyü getir” talimatı veriyor. Emire karşı gelemeyen Eve, bir an duraksadıktan sonra ateş ediyor ancak maalesef kör kurşun Bond'a isabet ediyor. Ve nehire düşen Bond... (“Bruce Wills ölüydü” etkisi)

Film son zamanların en iyi aksiyon filmi. Hatta bence en iyi yazılmış Bond filmi. Çünkü (çok sıradışı bir şekilde) Bond'un M'e, M'in de Bond'a olan sadakat ve güvenleri sorgulanıyor. İşte bu fikir, dahice bir fikir. “James Bond seyirciye daha ne verebilir ki?” denen bir anda son derece dahice bir kurguyla ortaya çıkıyor.

Filmin senarist kadrosu kalabalık. Zaten böyle bir senaryonun tek kalemden çıkması pek mümkün değil. Filmin yönetmeni ise Sam Mendes.
 
Filmi izleyin. Reytinglerinin ve hasılatının neden bu denli yüksek olduğunu kendi gözlerinizle görün.

Hayata İyi Seyirler...

Hiç yorum yok: