Mutluluk için eskiye dair şeyler bulmak sanki daha kolay. Hayatı kolaylaştıran onca yeniliğe, gelişime rağmen gittikçe daha da zor mutluluk. Beklentilerimiz fazla, aldıklarımız çok fazla. Hiç de mutlu değil ama kimseler.
İstemelere yakın vermelere uzağız. Beklemelere çok uzağız. Geçmişin destanlarına, kahramanlarına, mutlu sona ulaşan aşklarının acıları da içeren dizgelerine çok ama çok uzağız. Elimizde sayısız haz “aplikasyon”uyla mutluluğu arıyoruz.
Oysa mutluluk olan ve sonra biten bir şey değildir. Mutlu olmaya dair hamlelerle devam eder insan yaşamaya. Bu hamleler -özellikle de ‘özgür’sek- sanıldığından daha acılıdır. Trajediyi başından ayağına yememiş bir mutluluktan söz edemeyiz. İnsan ancak ihtişamlı bir trajedinin içinden süzülen bir mutluluk anına sahip olabilir.
Hangisi mutluluğu daha çok bilir ve yaşar? Öleceğini bilerek yaşayan insan mı, öleceğini unutmaya çalışarak yaşayan insan mı? Çağın bütün ‘alet’ leri bu soruya ikincisinden yana tavır koyuyor. Çünkü unutmak için sürekli ama sürekli ve artan miktarlarda “tüketmek” gerekiyor. Neyi mi? Hiç önemi yok. Haz kovasının dibi deliktir ve dibi delik bir kovayı dolduramazsınız. Sürekli akıtmanız gerekir ama asla dolmayacaktır.
Mutluluğun tarifini kimler yapıyor sizin için hiç düşündünüz mü? Reklamlar yapıyor. Katı meyve sıkacağı, daha ucuza SMS, hassas diş etlerinize çare üreten macun, dişlerinizi hassaslaştıran ama içerken daha “cool” görüneceğiniz gazlı içecekler, daha seksi görünmek için giyeceğiniz bikiniler, yalarken daha çekici görüneceğiniz dondurmalar… Bunlar sizi mutlu edecekler. Bir takım salak psikologlar-psikiyatristle r, ne idüğü belirsiz yaşam koçları, kırmızı kıravatlı doktorlar var bir de: Hızla ve hemen, acısız ve şimdi daha mutlu, daha seksi, daha sağlıklı olmanız için size tarifler sunan. Gerçek(!) mutluluğun tarifini sizin biricik hakikatinizden uzak biçimde ortaya koyan, genelleyen hatta size ne yaparsanız mutlu olacağınızı söyleyen ve hatta bunu pazarlayan bütün bu yapının içindesiniz. Oysa mutluluk tüketerek değil üreterek var edilebilir.
Homeros, Shakespeare veya Dostoyevski okumamış olabilirsiniz. Ama Yüzüklerin Efendisi’ni veya Batman’i izlemiş veya okumuşsunuzdur. Hiç baştan aşağı mutluluk ve hazla örülmüş bir destan gördünüz mü? Çocukluğunda yarasalardan korktuğu o ağır tecrübeyi yaşamasaydı Batman olabilir miydi Bruce Wayne? Geçtim destanları, edebiyat eserlerini romantik komedilerde bile baştan sona engelsiz, sorunsuz sadece eğlenceli bir aşk gördünüz mü?
Mutluluğu mu arıyoruz? Bulamıyor muyuz? Neyle arıyoruz? Onu aradığımız araçlar mutluluğa gitmemizin asıl engeli olabilir mi?
2013 için mutluluk reçetesi(!) yazalım biz en iyisi:
“Hem çok çikolata hem çok zayıflama mı dediniz?!!! Hem aşk istediniz hem de kayıp duygusu hiç olmasın mı dediniz?!!! Hem özgür olmak hem de asıl sorumluluğun özgürlük olduğunu bilmek mi istemiyorsunuz? Hem hiç emek vermeyip hem de koşulsuz mutluluk mu istiyorsunuz? Sizi şöyle alalım. Çağın en verimli tüketicisisiniz. Size bayılıyoruz. Adınızın hiç önemi yok. Kredi kartı numaranız yeterli. Size mutluluk vaadediyoruz. Bir sürü seçeneğiniz var. Şu kişisel gelişim kitaplarından üç tane alınız. Şundan da üç tane alırsanız TV’ye çıkmak için çekilişe katılacaksınız. Günde 10 adet şundan yiyiniz. Eviniz için Feng Shui kursuna katıldıktan sonra yogashala’ya haftada üç gün gitmelisiniz. En az iki gününüzü de yaşam koçunuzla geçireceksiniz. Sporu ihmal etmeyin. Spordan sonra şarap kursuna gideceksiniz. Bazı kaygılarınız size rahatsız ediyor. Mutlu olmak için kaygıdan uzak durmalısınız. Bunun için hem bolca Brüksel Lahanası yemeli hem de terapiye gitmelisiniz. A, M, N, K, Y vitaminlerini ihmal etmeyiniz. Diyetisyeninizin bekleme odasında Mevlana’nın özlü sözlerini içeren o parlak kitabı da okumayı ihmal etmeyin. Organik gıdaların önemini artık biliyorsunuz. Özellkle sabah koşunuzdan once mutlaka ama mutlaka laktozsuz sütünüzü için. Moda tasarımcınızdan iletişim danışmanınıza mutlaka yürüyerek gidin. Yürürken ayağınızda mutlaka özel tabanlı spor ayakkabılarınız olsun. Terledikten sonra egzersiz sonrası antiaging kreminizi unutmayın….”
-ALINTIDIR-
Hürriyet, Fikirler 2013, Cem Mumcu: "Biz Nasıl Mutlu Olacağız?"
İstemelere yakın vermelere uzağız. Beklemelere çok uzağız. Geçmişin destanlarına, kahramanlarına, mutlu sona ulaşan aşklarının acıları da içeren dizgelerine çok ama çok uzağız. Elimizde sayısız haz “aplikasyon”uyla mutluluğu arıyoruz.
Oysa mutluluk olan ve sonra biten bir şey değildir. Mutlu olmaya dair hamlelerle devam eder insan yaşamaya. Bu hamleler -özellikle de ‘özgür’sek- sanıldığından daha acılıdır. Trajediyi başından ayağına yememiş bir mutluluktan söz edemeyiz. İnsan ancak ihtişamlı bir trajedinin içinden süzülen bir mutluluk anına sahip olabilir.
Hangisi mutluluğu daha çok bilir ve yaşar? Öleceğini bilerek yaşayan insan mı, öleceğini unutmaya çalışarak yaşayan insan mı? Çağın bütün ‘alet’ leri bu soruya ikincisinden yana tavır koyuyor. Çünkü unutmak için sürekli ama sürekli ve artan miktarlarda “tüketmek” gerekiyor. Neyi mi? Hiç önemi yok. Haz kovasının dibi deliktir ve dibi delik bir kovayı dolduramazsınız. Sürekli akıtmanız gerekir ama asla dolmayacaktır.
Mutluluğun tarifini kimler yapıyor sizin için hiç düşündünüz mü? Reklamlar yapıyor. Katı meyve sıkacağı, daha ucuza SMS, hassas diş etlerinize çare üreten macun, dişlerinizi hassaslaştıran ama içerken daha “cool” görüneceğiniz gazlı içecekler, daha seksi görünmek için giyeceğiniz bikiniler, yalarken daha çekici görüneceğiniz dondurmalar… Bunlar sizi mutlu edecekler. Bir takım salak psikologlar-psikiyatristle
Homeros, Shakespeare veya Dostoyevski okumamış olabilirsiniz. Ama Yüzüklerin Efendisi’ni veya Batman’i izlemiş veya okumuşsunuzdur. Hiç baştan aşağı mutluluk ve hazla örülmüş bir destan gördünüz mü? Çocukluğunda yarasalardan korktuğu o ağır tecrübeyi yaşamasaydı Batman olabilir miydi Bruce Wayne? Geçtim destanları, edebiyat eserlerini romantik komedilerde bile baştan sona engelsiz, sorunsuz sadece eğlenceli bir aşk gördünüz mü?
Mutluluğu mu arıyoruz? Bulamıyor muyuz? Neyle arıyoruz? Onu aradığımız araçlar mutluluğa gitmemizin asıl engeli olabilir mi?
2013 için mutluluk reçetesi(!) yazalım biz en iyisi:
“Hem çok çikolata hem çok zayıflama mı dediniz?!!! Hem aşk istediniz hem de kayıp duygusu hiç olmasın mı dediniz?!!! Hem özgür olmak hem de asıl sorumluluğun özgürlük olduğunu bilmek mi istemiyorsunuz? Hem hiç emek vermeyip hem de koşulsuz mutluluk mu istiyorsunuz? Sizi şöyle alalım. Çağın en verimli tüketicisisiniz. Size bayılıyoruz. Adınızın hiç önemi yok. Kredi kartı numaranız yeterli. Size mutluluk vaadediyoruz. Bir sürü seçeneğiniz var. Şu kişisel gelişim kitaplarından üç tane alınız. Şundan da üç tane alırsanız TV’ye çıkmak için çekilişe katılacaksınız. Günde 10 adet şundan yiyiniz. Eviniz için Feng Shui kursuna katıldıktan sonra yogashala’ya haftada üç gün gitmelisiniz. En az iki gününüzü de yaşam koçunuzla geçireceksiniz. Sporu ihmal etmeyin. Spordan sonra şarap kursuna gideceksiniz. Bazı kaygılarınız size rahatsız ediyor. Mutlu olmak için kaygıdan uzak durmalısınız. Bunun için hem bolca Brüksel Lahanası yemeli hem de terapiye gitmelisiniz. A, M, N, K, Y vitaminlerini ihmal etmeyiniz. Diyetisyeninizin bekleme odasında Mevlana’nın özlü sözlerini içeren o parlak kitabı da okumayı ihmal etmeyin. Organik gıdaların önemini artık biliyorsunuz. Özellkle sabah koşunuzdan once mutlaka ama mutlaka laktozsuz sütünüzü için. Moda tasarımcınızdan iletişim danışmanınıza mutlaka yürüyerek gidin. Yürürken ayağınızda mutlaka özel tabanlı spor ayakkabılarınız olsun. Terledikten sonra egzersiz sonrası antiaging kreminizi unutmayın….”
-ALINTIDIR-
Hürriyet, Fikirler 2013, Cem Mumcu: "Biz Nasıl Mutlu Olacağız?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder