10 Kasım 2014 Pazartesi

"Cehennem Melekleri 3" Bizim İhtiyarlar 3 :)))

Dün eşim, elinde bir flaş bellek "İki tane filmimiz var. Hangisini izleyelim?" dedi. Ben de "Neymiş onlar" dedim. "Biri bilim kurgu, diğeri de "The Expendables 3" dedi. Direk atladım tabi "". Hangisine atladığımı söylememe gerek yok artık. Direk konuya gireyim.


Özet
2014 yapımı "Cehennem Melekleri 3" (The Expendables 3) adlı film aksiyon türünde. Hikayeye göre Cehennem Melekleri Timi, türlü türlü operasyonlar yapmaya devam etmektedirler. Sıradaki görev ise, nakliyesi yapılmak üzere olan yüksek etkili bir bombayı ele geçirmek olacaktır. Tabi aksiyona doymayan ekip, geçerken eski bir Meleği de hapisten kaçırma operasyonunu da araya sıkıştırıverir. Bu ayak üstü operasyon biter bitmez söz konusu bombanın bulunduğu limana baskın yapılır. Ancak bu sırada ekibin lideri Barney, hiç beklenmedik eski bir düşmanla karşılaşır. Yıllar önce öldürdüğünü zannetiği Conrad'ı görünce Barney'in aklı uçar. Şu durumda yeni görev bellidir: Yarım kalan işi bitirmek...

Künye
Filmin senaristi yine Sylvester Stallone. Beyefendi, oğlunun ölümünün ardından yapılan "Stallone bitti" yorumlarına bir kez daha cevap vermiş desek yeridir. Diğer taraftan filmdeki tanıdık oyuncular saymakla bitmez. Harrison Ford'lar, Arnold'lar, Antonio Banderas'lar, Jet Li'ler, Jason Stathom'lar, Mel Gibson'lar, Wesley Snipes....... havalarda uçuşuyor. Hatta abartmadan söylüyorum: Filme 3 dakkada bir, bir ünlü giriyor:)))

Yorum
Yorumlara gelince... Vallahi ben Stallone filmlerine karşı bi hayli torpilli davranıyorum. Yine öyle yapacağım. Film çok eğlenceli. Ha tabi aksiyon filmi gibi görünen fantastik komedi türünde bir filme benzediğini söylemek yerinde olacak.
2-3 kez izleyeceğiniz bir film değil belki ama en azından bir kere izleyin. Yaşlarının toplamı 2500 olan bu usta aktörlerin nasıl usta aktör olduklarını mutlaka görün.
Film boyunca 8-10 kostüm değiştiren moruklara (bunu bir iltifat olarak yazıyorum) en çok yakışan kostümlerin komando kostümü olduğunu siz de görün.
Senaryodaki operasyonların hem yeni nesil hem eski nesil operasyonları nasıl harmanladığını görün.
Filmdeki gençlerin filme nasıl bir hava kattıklarını da görün.
Görün yani :)))

Hayata İyi seyirler... 

6 Kasım 2014 Perşembe

Marvel Takvimi...

Dün bir öğrencimle ve onun anne-babasıyla 2.5 saat süren 5 yıllık kariyer planlaması yaptık. Ben öğrencime ne kadar faydalı oldum bilmiyorum ama onun bana çok faydası oldu. Çünkü anne-baba gittikten sonra "biraz filmlerden konuştuk" :)))

Öğrencim bana müstakbel Marvel filmlerinin takvimini gönderdi. Vakit kaybetmeden sizinle de paylaşsam iyi olacak.



Hadi Bakalım...

Şimdiden Hayata İyi Seyirler...

"Prensesin Uykusu" Bir REDD Filmi...

Ben pek yerli müzik dinlemem. Ya Türk Sanat Müziği, ya Iron Maiden. O kadar keskin çizgi yani. Ama eşim güzel olan her şeyi keşfetmeyi bilir. Yakın bir zamanda yine bir şey keşfetmiş. REDD'in bir şarkısı. "Prenses'in Uykusu"... Hani Çağan Irmak'ın filminde soundtrack olan.
Biz de şarkının hatırına filmi izledik. Hadi anlatayım...

Özet
2010 yapımı "Prensesin Uykusu" adlı film dram türünde bir yerli film. Hikayeye göre Aziz, 30 yaşlarında genç ve sempatik bir kütüphane memurudur. Aksak ayağına rağmen her zaman gülümseyen yüzü sayesinde herkesin cicisi olarak hayatını sürdürmektedir. Bir gün Aziz'in üst katına çok cici bir kız çocuğu ve onun bahtsız annesi taşınınca Aziz'in hayatı değişir. Aziz, bu küçük kızın annesinden çok hoşlanır ve onlarla yakınlık kurmaya çalışır. Ama bahtsız kadıncağızın ağzı sütten çok fena yanmıştır. O yüzden Aziz'i yanına bile yaklaştırmaz. Ta ki bir gece küçük kızın pislik babası küçük kızı dövüp komaya sokuncaya kadar... İşte o uyku, yani "prensesin uykusu"...

Künye
Başta da belirttiğim gibi filmin yönetmeni Çağan Irmak. Filmin baş rolünü ise Sevinç Erbulak ve Çağlar Çorumlu paylaşıyorlar.

Yorum
Film tipik bir Çağan Irmak filmi. Olaylar ya çocukların gözünden, ya da çocuksu yetişkinlerin gözünden anlatılıyor. Ama ne yazık ki Çağan Irmak, "Babam ve Oğlum"daki o dramatik etkiyi bir daha hiç yakalayamadı. Ne "Hayatımın filmi" dediği "Ulak" filminde; ne de bu filmde. Ne kadar ilginçlikler katmaya çalışsa da mimiklerimizi hareketlendirebilen bir film değil. Ne esprilerinde gülünüyor; ne de dramatik sahnelerinde hüzünleniliyor. Öylesine bir film işte...

Ne bileyim... Ben filmde pek bir şey bulamadım. Ama siz bir deneyin. Belki benim göremediğim birşeyler görebilirseniz. Yalnız görürseniz bana da söyleyin...

Hayata İyi Seyirler...