11 Ekim 2015 Pazar

"Kumarbaz" Fazla Söze Gerek Yok...

Dün bir film izledim ve bittiğinde şöyle dedim: "Cenab-ı Allah kumarı boşuna yasaklamamış." Hadi size de bahsedeyim...

Özet
2014 yapımı "Kumarbaz" (The Gambler) adlı film dram türünde. Hikayeye göre Jimmy bir edebiyat profesörüdür. Son derece zengin bir aileden gelmektedir. Yakışıklıdır. Zekidir. Ama ne yazık ki çok elim bir bağımlılığı vardır. Jimmy, kumarbazdır. Hem de ne kumarbaz! Tek seferde 2.5 milyon $ kazanan ve aynı anda tamamını kaybeden türden bir kumarbaz. Kumar tutkusu Jimmy'nin kişiliğini de bozmuştur. Jimmy artık ne kaybettiğinde üzülen biri olmuştur; ne de kazandığında sevinen biri. Sanki kalbi taş kesilmiş gibidir. Üstelik ölüme de çok yakındır. Çünkü bir kaç tefeciden borç almıştır ve ödeme gücü de yoktur. Jimmy için geri sayım başlamıştır. 7 gün... 6 gün... 5 gün...

Künye
Filmin baş rolünde Mark Wahlberg oynuyor. Jimmy'ye borç veren tefecilerden birini John Goodman oynuyor. Küçük bir rol ama her aktörün oynamak isteyeceği türden bir rol. Filmin dişisi ise Short Term 12'nin güzel oyuncusu Brie Larson.

Yorum
Adamın hisleri ve boş vermişliği çok güzel verilmiş. Bağımlıların ortak noktalarına (suça yakın, intihara meyilli, saygısız ve kaygısız...) çok güzel değinilmiş. Ama sürüklemiyor. Yer yer kırık dökük gidiyor. Bazen de sallan yuvarlan... Ama izleyin. Reytinglerinin düşük olması sizi aldatmasın. O kadar kötü değil. İzleyin; bir şeyler öğrenin. Ve halinize şükredin.

Hayata İyi Seyirler...

7 Ekim 2015 Çarşamba

"Hyde Park On Hudson" Olmasa da Olur Bir Film...

Yakın Amerikan tarihine ilişkin derin bilgi sahibi olduğumu söyleyemem. Hoş , Amerika Birleşik Devletlerinin tarihi de toplasan kaç senelik ki?

Yine de filmler bize az çok fikir veriyor. Salt gerçekleri veremez elbette. Hatta doğruları vermesini beklemek de yanlış. Fikir veriyor sadece. Fikir...

İşte o fikir veren filmlerden biri.

Özet
2012 yapımı "Hyde Park On Hudson" (Hudson´daki Hyde Park) adlı film biyografi türünde. Hikayeye göre Daisy , Başkan Roosevelt ile beşinci göbekten akrabadır. Kendi halinde , sessiz ve içe kapanık bir kişiliktir. Başkan Roosevelt Daisy´deki sanat aşkını keşfeder ve kendi enerjisine onunkini de ekler. Gel zaman , git zaman Roosevelt ile Daisy arasında gizli bir aşka başlar. Rooseveltín evli olması bu ilişkiye engel olamaz tabi. Ama aradaki yaş farkı nedeniyle öyle çok ateşli bir aşktan da söz edilecek değildir.

Diğer taraftan ülkeler arasında 2. Dünya Savaşı patlak vermek üzeredir. Peki acaba Amerika kimin yanında savaşa girecektir? Bu sorunun cevabı İngiltere açısından çok önemlidir. İngiltere Kralı ve Kraliçesi bu sorunun cevabını aramak için Roosevelté bir ziyarette bulunurlar.

 İşte bu süreci , Daisy´nin gizli mektup ve günlüklerinden öğreneceğiz.

Künye
Filmde Rooseveltí Bill Murray oynuyor. Daisy´yi ise Laura Linney canlandırıyor.

Yorum
Film çok kılçıklı. Akmıyor. Çok durağan. Daisy´nin ölümünden sonra yatağının altından bulunan günlük ve mektuplardan çıka çıka bu konu mu çıkmış yani? Çok yüzeysel. Ha oyunculuklar o kadar güzel ki hisler çok güzel verilmiş. Her bir karakterin duygusunu adeta kitap okurmuş gibi okuyabiliyorsunuz. Amaaaa... Konu ,   yok. Zayıf. Çok zayıf. Keşke çok daha fazlası yapılabilseydi...

Ben şahsen çok minimalist buldum ve bu yüzden tavsiye edemiyorum. (Bu ne be! Soğuk nevale film eleştirmenleri gibi... :)

Neyse işte :)))

Hayata İyi Seyirler...

"Bak Kim Gelmiş!" Siyah Aileye Beyaz Damat Gelmiş!!!

 Uzun zamandır bloğuma bir şey yazamıyordum. Çünkü bir aydır mühim bir işim vardı. Bir çeviri işi. Şimdi o iş bitti ve ben yine filmlerime geri döndüm. Binlerce şükür Ya Rabbi…

Tabi dönüşüm muhteşem oldu. Kıtlıktan çıkmış gibi bütün filmlere saldırdım. Bir günde üç film izledim. “Ne olacak ki bir günde üç film???” demeyin. İki çocuklu ve çalışan bir kadın için mucize bir şey…

Size o filmlerin ilkinden bahsetmek istiyorum.

Özet
2005 yapımı "Bak Kim Gelmiş!" (Guess Who) adlı film romantik komedi türünde. Hikayeye göre Simon işinde gayet iyi ama patronuyla son derece kötü olan bir çalışandır. Herkesin başına gelebilecek bir şey. Diğer taraftan Simon gençtir, yakışıklıdır ve çok hoş bir kızla çıkmaktadır. Üstelik siyahi bir kızla. Kızla ilişkisi de ciddidir. O kadar ki kızın ailesiyle bile tanışmak üzeredir. Ancak tam kızın ailesiyle tanışacağı gün işten çıkarılması... İşte bu herkesin başına gelebilecek bir şey değildir. Daha da önemlisi kızın ailesinin Simon´ın beyaz olduğundan haberi yoktur. Ve daha da önemlisi kızın babası çok tutucudur. Tam curcuna yani...

Künye
Filmde Simon´ı Ashton Kutcher oynuyor. Cici kızı ise Zoe Saldana canlandırıyor.

Yorum
Film tipik bir romantik komedi. Espriler saçma. Sahnelerin sonu bile öngörülebiliyor ki filmin sonu zaten belli. Oyunculuklar öyle usta oyunculuk gerektiren bir film de değil. Senaryonun basitliği açısından bizim yerli filmlerle kapışacak düzeyde. Hiç beğenmedim. Ama romantik komedi işte. Bu türleri seven geniş bir bayan seyirci kitlesi var. Bu yüzden diyorum ki: Eğer o bayan listesindeyseniz , filmi izleyin. Değilseniz , hiç bulaşmayın.


Hayata İyi Seyirler...