27 Ekim 2014 Pazartesi

"Hesaplaşma Zamanı" Komedi Türünde Boks Filmi...

Ne derler? Yata r ayak bir filme denk geldim. İki eski boksör... Yok yok iki eski aktör... Yok gene olmadı! İki "usta boks aktörü"... Heh tamam şimdi oldu:))) İşte onların oynadığı bir filme yatar ayak. "5 dakka daha, 10 dakka daha" derken filmin sonunu getirdik küçük oğlumla. Hadi filmi anlatayım size...

Özet
2013 yapımı "Hesaplaşma Zamanı" (Grudge Match) adlı film macera komedi türünde bir boks filmi. Hikayeye göre Razor (Stallone) ve Billy (De Niro) çok eski iki boksördürler. Ancak bu ikisinin arasında 30 sene öncesine dayanan bir husumet vardır. Kadın meselesi yüzünden diyelim ;) Aradan bu kadar uzun zaman geçmiş olmasına rağmen Razor olayı unutamamıştır. Çünkü hayatı fazlasıyla ciddiye alan biridir. Billy ise olayı daha ertesi gün unutmuştur. Çünkü o da hayatı fazlasıyla hafife alan biridir. Bu ikisinin yolları yıllar sonra yeniden kesişir ve aralarında çıkan kavga youtube'a yansır. Bu video sosyal medyada çok tutunca yapımcılar paranın kokusunu alır ve bir maç ayarlanır. İşte üç ay sürecek olan maça hazırlık süreci, hem beyefendileri bize tanıtacak; hem de bizi güldürecektir.

Künye
Filmde boksörleri kimlerin oynadığı belli. O malum kadını ise Kim Basenger oynuyor.Filmin yönetmeni Peter Segal'i ise "Asabiyim" yada "50 İlk Öpücük" gibi filmlerinden tanıyoruz (ki bu filmin reytingleri de tarzı da diğerleriyle tıpatıp aynı).

Yorum
Açıkçası filmin bok filmi olduğunu ve boksörlerin de malum beyefendiler olduğunu görünce bir an "Rocky ile La Motta'nın kapışması olabilir mi acaba???" dedim ama alakası yokmuş. Yıkıldım desem yeri yani. 

Onun dışında komik sayılabilecek ögelere sahip tatlı bir film. Hatta Billy'nin o soğuk şakaları bile güldürüyor insanı.

Boş bir zamanda bir kereliğine izlenecek şeker bir film. Yani ihtiyarları izleyin, gülün derim. 

Hayata İyi Seyirler...

24 Ekim 2014 Cuma

"Hekim" İzleyin ve Tepkinizi Gösterin!!!

Arkadaşlarım bir film önerdiler. Hem de “Aaaa, sen hala izlemedin miiiii???” diyerek. Reytingine baktım fena değil. İzledim. Hadi biraz bahsedeyim.

Özet
2013 yapımı "Hekim" (The Physician) biyografik tarih türünde. Hem gerçek olaylardan esinlenme, hem de roman uyarlaması. Olay Londra'da geçmektedir. Hikayeye göre Rob Cole daha küçük bir çocukken, annesi karın ağrısından ölmüştür. Hem öksüz hem yetim kalan Cole köylerine gelen gezici, çılgın bir berberin çırağı olmaya karar verir. Berber derken o dönemde doktor niyetine kullanılan şahıslar. Gel zaman git zaman küçük Cole büyür ve delikanlı bir berber çırağı olur. Bir gün bizim çılgın berber ve Cole bir kavgaya karışırlar ve berber fena halde zarar görür. Üstelik bir de berberin gözleri katarat olunca işler durma noktasına gelir. Cole, ustasını bu işlerden iyi anlayan zaatlara götürür. Kör gözleri bile açabilen bu zaatlar Cole'da müthiş bir merak uyandırır. Cole uzun uzun düşündükten sonra bir karar verir: Bu adamların eğitim aldığı İsfahan şehrine gidip İbn-i Sina'nın öğrencisi olmak ve karın ağrısına çare bulmak.

Künye
Size yıldız oyuncu olarak gösterebileceğim tek kişi Ben Kingsley. Beyefendi bu filmde İbn-i Sina'yı oynuyor. Onun haricinde başka tanıdık yüzler de var tabi ama çok önemli değil.

Diğer taraftan film (güya) gerçek olaylardan esinlenerek yazılmış bir romandan uyarlama. Yazarın adı Noah Gordon.

Yorum
Filmin gerçekliklerle uzaktan yakından alakası yok. Üstelik Selçuklulara ve müslüman halklara fena halde sataşmalar var. Önce o sataşmalardan bi aklanalım:

1) İbn-i Sina'nın Türk'tür. Hem de Türkoğlu Türk'tür. Ayrıca doktorluğunun yanında son derece iyi bir filozof, ressam ve şairdir. Merak edenler “Asya'nın Kandilleri: İbn-i Sina” adlı belgeseli izleyerek daha detaylı bilgiye ulaşabilirler.

2) O dönemde Doğu Medeniyetleri o kadar gelişmiştir ki kadavrada incelemeler ve deneyler zaten yapılagelmiştir. Kadavra inceleyenlerin büyücülükle suçlanmaları diye bir şey yoktur. O suçlamalar ve cadı avcılığı Orta Çağ Avrupa'sına aittir; aynen iade ediyoruz.

3) Selçuklular barbar değildir, aksine büyük bir medeniyettir. Sırf katliam yapmak için köy bastıkları vaakii değildir. Selçuklular müslümandır ve sadece ve sadece cihat yapmışlardır.

4) Aynı dönemde İsfahan'da barış hakimdir. “Sen Hıristyansın, benim öğrencim olamazsın. Sen yahudisin, hadi yine neyse...” gibi ayrımlar Türk Devletleri tarihinde görülmemiştir.

5) Anadolu'da yol üstünde Hristyanların saldırıya uğraması Haçlı Seferleriyle sınırlıdır. Onların bile bir kısmına Batı Anadolu'da topraklar verilmiş ve daha sonra o kişiler kendi arzularıyla müslüman olmuştur.

6) Ticaret yada ziyaret yada gezi yapan; ya da yol üstünde yolu Anadolu'dan geçmek zorunda olan Hristyanlar da dahil hiç bir insana devlet eliyle zarar verilmemiştir. Tam aksine gerekli durumlarda Anadolu'nun her yerine yapılmış olan hanlarda üç gün boyunca hiç bir bedel ödemeden konaklama yapma imkanı bile tanınmıştır.

O yüzden hiç bize sataşmasınlar; kendi işlerine baksınlar.

Diğer taraftan filmcilik açısından fena bir film değil. İzlenebilir. Ama gerçeklerin bu filmde anlatıldığı yönde olmadığını da bilin.


Hayata İyi Seyirler...

"Duvarlar Arasında" Konusu Güzel, Kendisi Çirkin Bir Film...

Gerilim filmlerinin tiryakisi çok. O yüzden de sinema dünyasında en çok çekilen film türlerinden biri gerilim oluyor. Çoğunluğu çok kötü olmakla birlikte kırk yılda bir iyisi de çıkıyor. Ben de bazı öğrencilerim çok methettikleri için bir tanesini izleyeyim dedim. Hadi önce size filmi anlatayım; sonra da iyimiymiş kötümüymüş yorumlarımı yazayım.

Özet
2009 yapımı “Duvarlar Arasında” (Walled In) gerilim ve gizem türünde. Hikayeye göre Samanta inşaat mühendisliğinden yeni mezun olmuş genç ve güzel bir kızdır. Samanta'nın ailesi de inşaatçıdır. Ama bu aile yıllardır bina yapmak yerine bina yıkma işlerini tercih etmişlerdir. Hatta kurdukları yıkım şirketi işinde büyük bir servet edinmişlerdir. Samanta da aile işine devam edecektir. Üstelik ilk yıkım işini babası ona bizzat vermiştir. Peki iş ne midir? Malestrazza adlı psikopat mimarın 20 sene kadar önce yaptığı muhteşem rezidansı yıkma işidir. Samanta bir çanta eşyasını toplayıp ıssız bir tepedeki bu terk edilmiş binayı keşfe gider. İşte bu ilk işinde Samanta, hayatının en zor günlerini yaşayacaktır.

Künye
Filmde Samanta'yı Mischa Barton oynuyor. O rezidansta yaşayan 3-5 kişiden biri olan Jimmy'yi ise Cameron Bright canlandırıyor. Bu arada film Serge Brussolo'nun bir romanından uyarlama.


Yorum

Film bir roman uyarlaması. Romanı okumadım nasıldır bilemiyorum ama film çok kötü.
* Çünkü çok yüzeysel. Çok daha derin işlenmeliydi.
* Bazen öyle absürt detaylara yer verilmiş ki acaba fantastiğe mi dönecek diye bakındığım sahneler oldu.
* Oyunculuklar çok kötüydü. Soğuk soğuk, donuk donuk. 5. sınıf film havasındaydı. Sanki tüm oyuncuların da ilk deneyimleri gibiydi. Hele ............. beni şok etti. Küçük adam kaçıncı filminde oynuyor ama hep aynı rolü oynuyor.
* Üstelik filmin sonu da bağlanmamış. Rezidansta yaşayan kişilerin akıbeti belli değil. Film boyunca sorulan soruların cevapları yok. Babasının kızına vaadettiği o ödüllerin ne olacağı belli değil.

Kısacası filmi hiç beğenmedim. Bu kadar güzel bir konuyla mucizeler yaratılabilirdi. Ama olmamış. Kusura bakmasın öğrencilerim ama ben aradığımı bulamadım. Yine de gerilim olsun, çamurdan olsun diyorsanız, siz bilirsiniz.


Hayata İyi Seyirler...

Flaş Haber!!! "Arabalar 3" Çıkacak mı???

Çoluk çocuk sahibi pek çok anne baba şimdi anlatacağım şeye rahatlıkla empati kurabilecektir.

İki oğlum var ve dolayısıyla animasyon film dünyasını yakından takip ediyorum. İzlemediğim animasyon sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Pek çoğunu da 3-5 kere izlemişimdir.

Ama o animasyonlardan özellikle bir tanesi var ki ben de dahil tüm erkek çocuk ebeveynlerini çooook yakından ilgilendiriyor. Hangisi mi?

Tabi ki “ARABALAR”!!! 

Şimdi önce müjdeyi verelim. “Arabalar 3” geliyor. Pixar yetkilileri “Arabalar 3” çalışmalarını başlattıklarını açıkladı. Tabi çalışmalar yeni başladığı için 2018'den önce gösterime giremeyecek. Ama yine de gözümüz aydın diyelim...

Niye bu kadar gecikti derseniz; tabi ki oyuncak satışları yüzünden. Üç yıl önce gösterime girmiş olmasına rağmen karakter araba satışları hala son derece yüksekti. Örneğin filmde geçen karakterlerin hemen hemen hepsi (ki bunlar 50 tane falan yapıyor) bizde var. Hatta bazılarından ikişer üçer tane var. Yok kumandalısı, yok neon ışıklısı, yok renk değiştireni, yok yol serisi... Pazarda satılan çakma oyuncaklarından bile alındı. Bunun yanında Şimşek Mcqueen'li çanta, ayakkabı, çarşaf, nevresim............... heeerrr yerimiz McQueen dolu.

Araya bir ara “UÇAKLAR” girmeye çalıştı ama “ARABALAR”daki ticari başarının yanına bile yaklaşamadı. Nasıl yaklaşsın? Kaç çocuk uçakla oynar ki? Arabalar dururken...

Velhasılı kelam aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen hala bu kadar talep görüyor olması galiba Pixar'ı biraz yavaşlatmıştı ama Pixar bu yoğun talebe daha fazla dayanamayıp üçüncü filmi ilan etti.

Nasıl etmesin? bloğumda yazdığım en en en çok okunan yazım açık arayla “Arabalar 3 Çıkacak mı?” adlı yazım. Ben bile arabalarla ilgili kaçıncı yazımı yazıyorsam gerisini siz düşünün :)))

Hayata İyi Seyirler..

P.S. “Arabalar 3”ün ilanını gördükten sonra bilmiyorum bu haber ilginizi çeker mi ama bir müjde daha. “İnanılmaz Aile 2” ve "Kayıp Balık Nemo 2" de yolda. Hem de 3D formatında. Tabi ilk gösterim 2016 yılında... :)))