27 Şubat 2017 Pazartesi

"Dr Strange" Kendini Beğenmişler İçin Gelsin...

Sinemalarda kaçırdığım bir film vardı. Kaçırmayı önemsemediğim bir film. Ve şu an pişmanım: keşke sinemada izleseydim. Size filmden bahsedeyim.

ÖZET

2016 yapımı “Doctor Strange” Marvel'a ait fantastik türde bir çizgi roman uyarlaması. Hikayeye göre Doctor Strange -bir cerrah olarak- üstün yetenekleri ve maharetli elleri sayesinde büyük bir şöhrete ve paraya sahip olmuştur ve beyin cerrahisinde zirveye oturmuştur. Ancak ukalalıkta ve gıcıklıkta üstüne yoktur. Bizim gıcık cerrah bir gece süper hızlı spor arabasıyla süper hızlı bir kaza yapınca ağır yaralanır ve maalesef o maharetli parmakların her biri teker teker kırılır. Bir daha asla eskisi gibi olamamaktan korkan doktor, çaresizce çare arar. Ancak modern tıp bizim ukala doktorun derdine çare olamaz. Doktor, aradığı çareyi Uzak Doğu kültürüne ait bir öğretide bulabileceğini öğrenir ve soluğu Asya'da alır. Peki acaba artık çatal bile tutamayan titrek eller yeniden neşter tutabilecek midir?

KÜNYE
Filmde Doktor Strange'i Hollywood'un gelmiş geçmiş en ilginç yüzlere sahip oyuncusu Benedict Cumberbatch canlandırıyor. Beyefendi sanki bu karakteri canlandırmak için doğmuş. Yüzü çizgi romanlardakiyle tıpatıp aynı.

YORUM
Film tam bu zamanın filmi. Bundan 10 yıl önce böyle bir film çekilemezdi. Görsel efekt teknolojisi yetmezdi. İnanamazsınız; dehşet. Böyle bir görsel şölen olamaz. Zaten o yüzden pişman oldum filmi 3D sinema salonunda izlemediğime.

Doktor Strange Marvel'ın en iyi işlenmiş karakterlerinden biridir ve filmde de çok iyi işlenmiş. Görünüşe göre bundan sonraki Avengers filmlerinde de boy gösterecek.

Filmdeki bazı diyaloglar maalesef çok yapaydı ve doğalından uzaktı. Hatta bazen kendini tekrarlayan diyaloglar bile vardı. Sanırım filmin reytingini bir tık düşüren şey bu. Bir de kötü adamın yeterince işlenememiş olması.

Onun haricinde son derece güzel bir fantastik aksiyondu. Mutlaka izleyin derim. Bilim kurgu ya da fantastik seviyorsanız; ziyadesiyle doyurucu olacağına eminim.

Hayata İyi Seyirler...


P.S. Bir Marvel klasiği... Filmi sonuna kadar izleyin. Çünkü iki sahne daha var.

"John Wick 2" Değil; Sanki "Gun Wick" Canını Sevdiğim...

John Wick'in ilk filmini izleyip de sevmeyen seyirci yok gibidir. Film o kadar güzel; o kadar hızlı ve o kadar espriliydi ki tadına doyamamıştık. Geçen hafta da ikinci filminin çekilip sinemalara geldiğini duyduk. Reytinglerine bir baktık; Aman Ya Rabbi! 8.2. Ne demek! Hemen koştuk. Ve sonuç: hezimet... Anlatayım efendim.

ÖZET

2017 yapımı “John Wick: Chapter 2” yine aksiyon türünde. Hikayeye göre John Wick ilk filmde yarım kalan işini -çalınan arabasını geri almak- tamamlamak için var gücüyle savaşır ve amacına ulaşır. Arabasını huzur içinde evine getirip park eder. Sonra da ilk iş olarak, sahip olduğu silahları bir sandığa koyup üstüne beton döker. John Wick artık emeklidir. Derken -hatta daha beton bile kurumadan- İtalyan patronlardan biri gelir ve eskiden yapılmış bir anlaşmayı hatırlatır. Arkasından Wick'e bir iş siparişi vermek ister. Adam kendisi gibi mafya lideri olan ablasını öldürtmek istemektedir. Wick artık emekli olduğunu söyleyerek teklifi geri çevirir. Ancak İtalyan patron Wick'in evini havaya uçurur ve Wick'i bu işi yapmaya mecbur eder.

KÜNYE
Filmde John Wick'i yine Keanu Reeves oynuyor. Diğer oyuncular da aynen yerli yerinde duruyor. Yalnız bir de sürpriz bir isim var. “Welcome, Neo!” Replikiyle gönüllerimize taht kurmuş Morpheus. Yani Lawrence Fishbourne. Keanu Reeves ve Fishbourne yine bir filmde tanışıyorlar ve kaynaşıyorlar. Tek fark: bu kez Keanu Reeves Fishbourne'a bir teklifle geliyor.

YORUM
Film tam bir hayal kırıklığıydı. Ben bu filme 8.2 değil; 6.2 bile vermezdim.

Filmde baştan sona bitmek bilmeyen adam öldürme sahnelerinden başka hiç bir şey yoktu. İki saatlik filmin 20 dakikasında replik ve diyalog varsa geri kalanı ful silah sesiydi. Sanki John Wick değil; “Gun Wick” gibi bir şeydi.

Tövbeler olsun. Bir daha ne giderim; ne izlerim. TV'de rastlasam kanalı değiştiririm. Öyle bir şey.

Ama illaki “merak ettim, izleyeceğim” diyorsanız siz bilirsiniz. John Wick'le size mutluluklar dilerim.


Hayata İyi Seyirler...

24 Şubat 2017 Cuma

"Kızgın Kuşlar Filmi" Önce Oyundu, Sonra Film Oldu...

Angry Birds filmini izlediniz mi? Ben izledim. Hem de bir haftada 17 kere. Anlatayım efendim...

angry birds movie ile ilgili görsel sonucuÖZET 
2016 yapımı “The Angry Birds Movie” adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre Red, son derece asabi ve geçimsiz bir kuştur. Onun bu durumu, mutluluk ve huzur dolu kuş dünyasında çok garip karşılanmasına ve hatta itilip sünülmesine yol açmıştır. Red'in en son girdiği iş, pasta kuryeciliği ve palyaçoluk işidir. Ancak Red, parasını ödemeyen müşterinin suratına pasta fırlattığı için mahkemeye sevk edilir. Bir de üstüne mahkemedeki hakimin kısa boyuyla dalga geçince hakim Red'e korkunç bir ceza verir: Öfke Kontrol Terapisi. Red'e göre bundan daha ağır bir ceza olamaz. Ama Red'in bundan kaçışı yoktur. Grup terapilere başlayan Red'in hayatında artık kendisi gibi sorunlu tipler olacaktır. Mesela Chuck gibi, mesela Bomba gibi. Ve mesela Terso gibi. Dahası, Red başta bu tiplerden hiç hoşlanmasa da, sonra onlarla çok büyük işler başaracaktır...

KÜNYE
Filmde karakterleri çok ünlü isimler seslendiriyor. Ve filmde çok ünlü şarkıcıların çok ünlü şarkıları yer alıyor. Tıpkı “Mega Zeka”daki gibi Ozzy Ozbourne'lar, Scorpion'lar, I will survive'lar havalarda uçuşuyor.

YORUM
Film muhteşem. Son zamanlarda izlediğim en iyi animasyon. Pırıl pırıl. Tertemiz. Renkler çok iyi kullanılmış ve bu sayede gözü hiç yormuyor. Senaryo muhteşem. Detaylı espriler ve küçük göndermeler filmin her yerine serpiştirilmiş. Hele X-Men'lere ve Avengers'lara hakimseniz film daha da anlam kazanıyor. Anlamsız bir oyundan anlamlı bir filme muhteşem bir geçiş olmuş. Mutlaka izleyin. Zaten sonra defalarca izlemek isteyeceksiniz. Buna emin olun.


Hayata İyi Seyirler...

23 Şubat 2017 Perşembe

"Scientology" Hollywood Starlarının Bile Tarikatı...

Bazen filmlere küsüyorum. Film portalındaki, film kanallarındaki ve arşivimdeki filmleri deşiyorum deşiyorum bir şey bulamıyorum. O zaman belgesellere sarılıyorum. Sonra o belgeselleri o kadar çok beğeniyorum ki “Acaba film izlemekten vazgeçip belgesele mi dönsem?” diye sorgulamaya başlıyorum. Hepsi değil tabi. Doğa belgeselleri hiç bana göre değil. İnsan, oluşum, tarih, felsefe, vb. türde olacak.

Dün yine öyle hissetiğim bir gün oldu. Film portalında eşelenirken “Scientology ve huyfıluudsregerhfdx” isimli bir belgesele rastladım. Tom Cruise'un bu tarikata üye olduğunu hatırladım. Ve kafamda şöyle bir soru oluştu: “Önerilenler sayfasında bu belgeselin ne işi var???” Eşimi de aldım yanıma ve izlemeye koyulduk. Ve izledikçe hem hayretler içinde kaldım, hem de soruma cevap buldum. Hadi anlatayım...

scientology ile ilgili görsel sonucu
Kurucu Ron Hubbard
ÖZET
2015 yapımı "Going Clear: Scientology And The Prison of Belief" adlı yapım belgesel türünde. Hikayeye göre 1960'lı yıllarda araştırmacı yazar Ron Hubbard, Diyanektik isimli felsefi bir akım geliştirmiştir. Yazdığı kitap sayesinde epeyce ünlü olmuştur. Kitabı ise yıllarca New York Best Sellers listesinde kalmıştır. Yazar bu kez vergi ödememek için bu felsefeyi dine çevirmeye çalışır. Bu amaç için yıllarca çalışır ve tarikatına mensup insanları çalıştırır. Ve sonunda başarır. Müridler tarikatta üst mertebelere yükselebilmek için canlarını, mallarını, ailelerini, mesleklerini, kısacası her şeylerini ortaya koyarlar. Nihayet en üst mertebelere ulaşan müritlere evrenin oluşumu ve tarikatın bu oluşumdaki asıl yeri ile ilgili kilit bir kitap verilir. İşte düğümlerin çözüldüğü an o an olur. Kitabı okuyan müritler bunun tam bir deli saçması olduğu gerçeğine uyanırlar ve hayatlarının en büyük şokunu yaşarlar. Ve sonra diğer müritlerin gözlerini açabilmek için var güçleriyle çalışırlar. Ama iş işten geçmiş olur. Zira John Travolta ve Tom Cruise'un da dahil olduğu 10.000'lerce insan dönülmez yollara girmiştir bile...
scientology ile ilgili görsel sonucu

KÜNYE
Belgesel gerçek görsellerle desteklenen ve eski müritlerin ağzından anlatılan olaylardan oluşan bir belgesel.

YORUM
Korkumdan yorum yapamıyorum. Umarım bu belgesel sadece Scientology tarikatı mensuplarının değil, diğer tüm kalp gözü kapalıların da gözü açılır.


Hayata İyi Seyirler...

"Zootropolis" Güzel Bir Animasyon...

Çocuklarım için animasyon film ararken 2017 Oscar adayı “Zootropolis”i buldum. Ben de izledim tabi. Hemen size filmi anlatayım.

zootropolis ile ilgili görsel sonucuÖZET
2016 yapımı Zootropolis adlı film animasyon türünde. Hikayeye göre hayvanlar ilkel çağları geride bırakıp barış ilan etmiştir. Artık vahşiler diğerlerine saldırmamakta herkes sonsuz güven içerisinde kardeşçe yaşamaktadır. Böyle bir dünyanın küçük ve mutlu bir kasabasında küçük bir tavşan yaşamaktadır. Küçük tavşan Judy'nin en büyük hayali büyüyünce polis olmaktır. Judy bu amaca ulaşmak için yıllarca çalışır ve sonunda başarır. Böylece ilk tavşan polis olarak mega kent Zootropolis'e atanır. Ancak taşralı küçük bir tavşan için mega kentte polislik yapmak hiç de kolay olmayacaktır.

KÜNYE
Film animasyon türünde olduğundan cast çok önemli değil. Ama Zootropolis'in ünlü kadı şarkıcısı Gazelle'yi Shakira'nın seslendirdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Türkçe dublajda da Cem Yılmaz'ın sesini kurnaz tilki Nick'in ağzından duyuyoruz.

gazelle zootropolis ile ilgili görsel sonucuYORUM
Film güzel. Çok büyük bir senaryo değil. Ama hoş bir polisiye macera. Fazla özgün bir şey yok yani.

Filmdeki en özgün ve en şahane sahne tembel hayvanların olduğu sahne. O sahneyi bin kere izleyebilirim.

Ha peki izlenir mi? İzlenir tabi. Hatta ikincisi bile çekilir. Oscar'ı kucaklayabileceğini hiç sanmıyordum ama aldı. Daha iyisi olmadığı için tabi:))) İzleyin bakalım siz ne diyeceksiniz?


Hayata İyi Seyirler...

"Rain Man" Efsane Filme Tekrar Atalım Lütfen...

Film portalına “Oscarlı Filmler” portalı eklenmiş. Ben aynadan içeri başımı uzattım. Ve bir zamanlara damgasını vuran bir filmle karşılaştım. Defalarca izlemiş olmama rağmen yine izledim. Anlatayım efendim...

rainman ile ilgili görsel sonucuÖZET
1988 yapımı “Yağmur Adam” (Rainman- keşke filmin ismi bu haliyle kalsaydı) dram türünde. Hikayeye göre Charlie bir lüks araba şirketinde satış görevlisi olarak çalışmaktadır. Genç adam son derece hırslıdır. Ancak bu hırs onu açgözlülüğe ve bencilliğe itecek düzeydedir. Bir gün genç adama bir telefon gelir ve Charlie babasının öldüğünü öğrenir. Cenaze için memleketine gider ve vasiyet mektubu açılır. Charlie'ye miras kalan tek şey ise yaşlı bir klasik araba ve patentli güllerdir. Asıl servet -üç milyon dolar- ise başka bir varise kalmıştır. Charlie o başkasının kim olduğunu araştırdığında bir abisinin olduğunu ve onun bir akıl hastanesinde yattığını öğrenir. Derhal o hastaneye gider ve abisi olacak adamı bulur. Üç milyonluk servetin sahibi olan ağabey Raymond bir otistiktir. Charlie tüm bunlara çok sinirlenir ve servetin yarısına sahip olmak için dava açmak amacıyla Raymond'ı hastaneden kaçırır. Bu adam kaçırma hiç beklenmedik olaylara yol açacaktır.

KÜNYE
Filmde Raymond'ı bu filmle Oscar kazanan Dustin Hoffman oynuyor. Charlie'yi ise Tom Cruise canlandırıyor. Filmin yönetmeni Barry Lavinson'ı ise "Kardeş Gibiydiler" gibi, "Kusursuz Fırtına" gibi sayısız harika filmlerden tanıyoruz.

YORUM
Film muhteşem. Yıllardır tüm otistik vakaların “yağmur adam vakası” diye adlandırılma sebebi olan bir film. Bu film gerçekten, ailesinde zihinsel engelli ya da zihinsel deha bulunan herkesin umudu olmayı başarmış bir film. O kadar trajikomik bir hikaye yani...

Eğer fırsatınız olursa “eski film” demeyin; “ben izlemiştim” demeyin. Mutlaka yeniden izleyin.


Hayata İyi Seyirler...

Bir Erkek 10 Günde Nasıl Kaybedilir?

Ütü yaparken en sevdiğim şeyin film izlemek olduğunu söylemiştim. Eskiden izlediğim bir filmi açıp ara sıra da sevdiğim sahnelerinde mola vermek iyi oluyor. Geçen hafta öyle bir şey yaptım yine. Anlatayım efendim...

how to lose a guy in 10 days ile ilgili görsel sonucuÖZET
2003 yapımı “Bir Erkek 10 Günde Nasıl Uzaklaştırılır?” (How To Lose A Guy In 10 Days) adlı film romantik komedi türünde. Hikayeye göre Andiebir dergide nasıl-kızı olarak yazmaktadır. Yani deneyimlediği şeyleri “Nasıl kilo verilir? Nasıl barışılır?” gibi başlıklar altında yazıya dökmektedir. Yeni başlık ise bir erkek 10 günde nasıl kaybedilir olacaktır. Kendine bir erkek seçmek için bir mekana gider ve kısmeti ayağına gelir. Zira reklamcı Ben Barry de aynı ay içerisinde kendi işiyle ilgili olarak bir kızı kendine aşık etmek zorundadır. Peki bu savaşı kim kazanacaktır? Adamın hayatını cehenneme çevirecek olan Andie mi; yoksa her şeye eyvallah demek zorunda kalacak Ben mi?

KÜNYE
Filmde Andie'yi Kate Hudson ve Ben Barry'yi de Matthew Mcconaughey canlandırıyorlar.

YORUM
Film hiç komik değil. Hatta romantik de değil. İşin kötüsü dramatik de değil. Filmin tek faydası “Tantune yemeğe gidalim me aşkaaaam???” diyen tiplerin ne kadar itici olduklarını göstermek açısından güzel bir film olmuş. Ne de olsa bir kahkaha atan, bir sulugözlük yapan tiplerden sen uzak tut bizi Ya Rabbeeem!!!


Hayata İyi Seyirler...