30 Eylül 2014 Salı

"Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak" En Sonunda İzledim...

"Açlık Oyunları" serisinin ilk filmiyle ilgili epeyce verip veriştirmiştim. (Tabi uygun bir dille.) http://yaseminnewsted.blogspot.com.tr/2012/09/aclk-oyunlar-karn-doyurdu-mu.html

İlk filmi pek beğenmediğimden dolayı ikinci filmi izlemeye bir türlü ikna olmuyordum. Ama beş aydır orada duran dvd'yi daha fazla yok sayamadım ve nihayet izledim. Hadi şu filmin konusuna bir bakalım.

Özet
2013 yapımı "Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak" (Hunger Games: Catching Fire) adlı film yine bilim kurgu türünde. Hatırlarsanız ilk filmde Açlık Oyunlarına 12. Mıntıkadan katılan iki zavallı kurban Katniss ve Peeta, kameralar önünde büyük bir aşk gösterisi yaparak hayatta kalmayı başarmışlardı. 
Bu filmde ise olay şöyle gelişecektir. Hikayeye göre Katniss eve sağ salim dönmüş ve açlıkla mücadeleye kaldığı yerden devam etmek zorunda kalmıştır. Diğer taraftan sevgilisi Gale ile de işler istediği gibi gitmemektedir. Zira Gale o aşk gösterisine fena takmıştır. Gale ile arasını bir türlü düzeltemeyen Katniss eve döndüğünde beklenmedik bir misafirle karşılaşır. Açlık Oyunları Başkanı Snow'la. Başkan Snow, o aşk gösterisinin sadece gösteri olduğunu fark eden çok az insandan biridir. Bu yüzden Katniss'e aba altından sopa gösterir. Katniss eğer hayatta kalmak istiyorsa (ve sevdiklerini korumak istiyorsa) o aşk gösterisini devam ettirmek durumundadır.

Künye 
Filmde ilk filmden farklı kimse yok. Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson yine başroldeler. Asıl değişiklik yönetmende. Zira ilk filmden farklı olarak bu filmi yönetmeni Francis Lawrence ki beyefendi aynı zamanda "Constantine" ve "Ben Efsaneyim"in de yönetmenidir. 

Yorum
Peki filmi beğendim mi? Eh bu sefer olmuş. İlkiyle hiç alakası yok. Güya aynı yazarın elinden çıkmış iki roman uyarlaması gibi gözükse de ilkine nazaran ikincisi gerçekten çok daha olgun bir film. 

Benim size tavsiyem şu serinin üç kitabını da okuyun; ikinci filmi de izleyin.

Hayata İyi Seyirler...

"Acı Aşk" Fantastik Olmayan Fantastik Bir Türk Filmi...

Geçenlerde küçük oğlumu (küçük dediğime bakmayın, kazık kadar oldu) ayağımda sallarken televizyonda bir film başladı. Yerli film. Hemen kumandaya gitti elim; başka kanala geçecektim. Bir de baktım kumanda çok uzaklarda. Mecburen izledim. Buraya kadar bir sorun yok. Asıl mesele... Asıl meseleyi yorumlar kısmında anlatayım.

Özet
2009 yapımı “Acı Aşk” adlı film, romantik dram türünde. Hikâyeye göre Orhan, bir üniversitede öğretim üyesidir ve Oya da başarılı bir fotoğrafçıdır. Bu ikisi yıldırım aşıyla birbirlerine tutulurlar ve son sürat evlenirler. Nikâh sonrası son sürat çıktıkları balayında son sürat bir kaza yaparlar ve Oya'nın her iki gözü de kör olur. Oya, evde ruh gibi gezmeye başlayınca Oya'nın son sürat başlayan aşkı son sürat sona erer. Ama Oya’yı terk etmeye de vicdanı el vermez. Çiftin evlilikleri bu şekilde ilerlerken hiç beklenmedik bir olay gerçekleşir ve karşı daireye hafifmeşrep bir kadın taşınır. İşte o kadından sonra Orhan teraziyi kaybeder. Hele bir de işin içine oynak bir kız öğrenci girince işler iyice sarpa sarar.

Künye
Filmde Halit Ergenç, Cansu Dere ve Songül Öden oynuyorlar.

Yorum
Gelelim başta bahsettiğim o asıl meseleye. Şimdiye kadar tesadüfen başını izleyip sonra sonunu merakla beklediğim ve gerçekten beğendiğim çok az film var. İşte onlardan bir tanesi bu. Fantastik bir film değil belki ama bir Türk filmi için fazlasıyla fantastik. Bizim alışık olduğumuz o “Yeşil Çam Filmleri” gibi değil kesinlikle. Sanki yabancı film gibi. Filmin pek çok yerinde “Haydaaaa” dedirtti yani.

Üstelik esprileri soğuk ama komik ve durum komedisi tekniği oldukça güçlü.

Hikayedeki düşünce ve yaşam tarzı benimkine hiç uymasa da filmi beğendim. Reytingi çok düşük ama tadına bakmaya değer.


Hayata İyi Seyirler...

26 Eylül 2014 Cuma

"X-Men: Geçmiş Günler Gelecek" Süper Film...

"Yaaağma yağmuuuuuuuuur; eeesmeeee rüüüzzgaar. Yolda yolcuuuuuuuum vaaaaar beniiiiiiim" diyesim var:))) Yolda yolcumu beklerken zamanı  hızlandıracak bir filme ihtiyacım vardı. Ve o film elbette ki X-Men serisinin son filmi olmalıydı.

Özet
Mystic
2014 yapımı "X-Men Geçmiş Günler Gelecek" (X-Men: Days of Fure Past) adlı film, serinin diğer filmleri gibi bilim kurgu türünde. Hikayeye göre mutantlarla insanlar arasında yıllardır süren savaşta mutantlar yok olma noktasına gelmişlerdir. O kadar ki koskoca dünyada sadece 8-10 tane mutant kalmıştır. Kimdir onlar? Tanıdık isimler: Xavier, Wolverine, Magneto, Storm ve yeni yetme bir kaç tane daha. Peki sizce insanlar mutantları nasıl bu kadar köşeye sıkıştırmış olabilirler? Anlatayım. 1973'te Mystic'in yaptığı bir hata yüzünden. Mutantlar ne yaptılarsa bu beladan kurtulamamışlardır. Geriye yapılacak tek bir şey kalmıştır. Bu işi düzeltmesi için 1973'e birisini göndermek. Zamanda bu kadar geriye gidip yaralanmayacak ve yaralansa da aynı hızda iyileşecek tek kişi ise elbette ki Wolverine olacaktır.  

Künye
Filmdeki isimler süper. Çünkü senaryo gereği mutant kahramanlarımızın hem geçmişlerini, hem şu anki hallerini aynı filmde keyifle izleme şansına sahibiz. Liste uzun olduğu için diğer yorumlara geçeceğim.

Yorum
Film çok güzel. Çok çok çok güzel. Geçmişe adam gönderme fikri daha önce "Geleceğe Dönüş" serisinde de, "Terminator" serisinde defalarca çalışıldı. Ama aynı filmde ............ gönderme fikri dahiceydi. (Spoiler korkusu)

Ben filmi çok beğendim. Bilim kurgu seviyorsanız eminim ki X-Men'leri de seviyorsunuzdur. X-Menleri seviyorsanız, buna bayılacaksınız demektir. 

Hayata İyi Seyirler...

P.S. Bilim kurgu filmlerine karşı algılarımı kökünden değiştirdiği için "The Matrix"i izlediğim güne lanet etmek istiyorum:)))

21 Eylül 2014 Pazar

"Sinyal" Bilim Kurgu Olsun, Çamurdan Olsun Diyenlere...

Nette bir film bulduk. Lawrence Fishbourne'un (nam-ı diğer Morpheus'un) oynadığı bir bilim kurgu filmi. Beyefendiyi çok sevdiğimiz için izlemeye karar verdik. İmdb puanının düşük olması bizi biraz düşündürmedi değil hani ama “hadi neyse” dedik ve izledik. İzlemez olaydık. Hadi şu filmi bir anlatayım önce size.

Özet
2014 yapımı "The Signal" (Sinyal) adlı film bilim kurgu ve gerilim türünde. Hikayeye göre Nic, koltuk değnekleri ile yürüyebilen engelli bir gençtir. Ama hayatından memnun ve genel olarak mutlu bir gençtir. Zira güzel bir kız arkadaşı ve tıpkı kendisi gibi hackerlıkla uğraşan bir kankası vardır. Nic'in tek sıkıntısı kız arkadaşı Haley'in başka bir şehre taşınıyor olmasıdır. Tam Haley'ın taşınacağı gün Nic ve kankası, uzun zamandır peşinde oldukları “Nomad” rumuzlu başka bir hackerın izini bulurlar ve Nomad'i evinde basmaya karar verirler. İşte bu karar onların hayatının hatası olacaktır.

Künye
Filmde Lawrence Fishbourne yardımcı oyuncu olarak oynuyor. Başrol oyuncularına ve yönetmene hiç girmeyeceğim. 

Yorum
Açıkçası senaryo, filmin sonuna kadar gizemini korudu. İşin tuhafı filmin sonunda da korudu :))) Ya da ben hiç bir şey anlamadım (ki aslında salak olduğumu düşünmüyorum.) Filmi izlemeden önce "belki filmin hakkı yenmiştir, o kadar kötü değildir belki" diyordum ama İmdb reytingleri bence yüksek bile. Sonunu bağlayabilselermiş nispeten iyi olurmuş ama gizem yaratacağız diye suyunu çıkartmışlar.
Ben pek beğenmedim; ama belki siz beğenirsiniz. Siz bilirsiniz.


Hayata İyi Seyirler...      

P.S. Yine de Lawrence Fishbourne severlere duyrulur: Beyefendi "Man of Steel" filmindeki rolüne "Superman Batman'e Karşı" adlı filmde de devam edecek...

"Yarının Sınırında" Ya Günü Sıfırlayabilseydik???

Ne okulların açılması, ne de taşınma telaşı... Hiç biri beni durdurmaya etmedi. Sadece biraz yavaşlattı. İki haftada üç film izledim ve onları yazmak için daha şimdi fırsat bulabildim. Hadi size önce en çok beğendiğim filmi anlatarak başlayayım.

Özet
2014 yapımı “Edge of Future” (Yarının Sınırında) adlı film bilim-kurgu komedi türünde. Hikayeye göre Dünya, yarı canlı, yarı robotik vahşi bir yaratık sürüsünün saldırısı altındadır. Yaratıklar büyük başkentlerin hemen hemen hepsini ele geçirmişlerdir. Tabi bu sırada Amerikan ordusu da boş durmamış ve askerleri için robotik zırhlar geliştirmiştir.  ise Amerikan ordusu için gönüllü askerler toplayan son derece prezantabl bir subaydır. Bir gün Subay Cage, Genelkurmay başkanıyla bir sebeple ters düşer ve bir anda kendini cephede bulur. Hem de “piyade er” olarak. Robotik zırha ve yaratıkların hızına ayak uydurmayan Cage savaşın tam ortasında, oracıkta ölür. Ancak bu ölüm ona “günü sıfırlama yeteneği” kazandırmıştır.

Künye
Filmde Cage'i Tom Cruise oynuyor. Kendisine Emily Blunt eşlik ediyor. İtiraf etmeliyim ki hanım efendi çok güzelleşmiş ve rolüne çok yakışmış. Çok beğendim. Filmin yönetmeni ise "Mr & Mrs Smith" ve "Bourne" filmlerinin yönetmeni de olan Doug Liman. (Beyefendiyi can-ı gönülden taktir ediyorum.)

Yorum
Film çok komik. Komedi filmlerden daha komik. Hatta o kadar ki bilim kurgu filminden çok komedi filmi olarak nitelendirilmeli ve listelerde en üst sıralara konmalı. Bilim kurgu sevmiyor olsanız bile mutlaka izleyin. İzleyin ve çok eğlenin.

Eğer “Pers Prensi”, “Deja Vu” ve “Kelebek Etkisi” gibi filmleri beğendiyseniz bunu da bayılırsınız.

Hayata İyi Seyirler...